DİNDAR NESLE MANİDAR BİR YORUM!
Bir gençlik ki;
Kökü ezelde ve dalı ebede bir sistemin, aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlik...
Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı,
Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezhebe ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayali varsa hakikatinin, İslâm da olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik…
Büyük üstat Necip Fazıl bu şiiri 1975'de MTTB'nin Tertiplediği Millî Gençlik Gecesinde yazmış.
Yani biz başbakanın söz ettiği ‘’dindar nesle’’ yıllardan beri hasretiz…
Kim istemez ki milli ve manevi değerlerine sahip çıkan, haramı helalden ayırabilen, edepten ödün vermeden kendinden emin dimdik yürüyebilen bir gençliği?
Önce şeytan istemez mesela,
Sonra şeytana uymuş beyinler,
Sonra beyinlerini şiddetle karşı geldikleri türbanla örtenler,
Beyni yıkanmışlar…
Laboratuarları, kütüphaneleri boşaltıp içki masalarında şişenin dibini görenler,
Edepten nasibini alamayanlar,
Utanmaktan bile utanmayanlar…
Velhasıl,
İsteyen kadar çok istemeyen!
Kumaştan tasarruf etmenin adına çağdaşlık denilen bir devirde dindar olmayı istemek ancak bu kadar ses getirebilirdi!
Sorsalar hepimiz Müslüman’ız.
Anlımız secde etmenin aşkıyla yanarken uykuyu yastığa bağışlayabilecek kadar,
Cumadan cumaya namaza gidecek kadar,
Kutsal kitabımızı vitrinlerde tozlandırabilecek kadar hem de…
Şimdi bir başbakan beklide birçoğunun içinde ukde olan çocuğuna bu konuda hiçbir fayda sağlamamış insanların vicdanlarına ses oluyor.
Diğer yandan da dine karşı alerjisi olan, dindar olma korkusuyla yaşayanların bastırılmış duygularını açığa çıkarmıştır!
Bu sözün ardından yürümek varken,
Çıkan hengâmeye bir bakın…
Ama unuttukları bir şey daha vardı;
İşler KUR-AN’INA Göre İş-ler…