DUDAĞIM UÇUKLADI…
Hani hep diyorum ya bu siyasette bel altından vurmayı bıraksalar da siyaset siyasetliğinden utanmasa…
Ama velakin durum hiç öyle değilmiş geçenlerde fark ettim… Belden yukarı yapılan siyasette artık çirkefleşmeye başlamış.
Mesele bir gün işe gözleri kızarmış bir şekilde gitseniz kimse sormaz nedenini ama herkes kendi kafasında bir senaryo yazar. Önce kendi inanır sonra başlar başkalarını inandırmaya… Hatta kandırmaya desek daha yerinde olur!
Saçlarınızı bile özenle tarayacak vaktinizin, isteğinizin olmadığı zamanlardan geçersiniz sorarlar ‘’seni kim dağıttı’’ diye.
Süslenip sokağa bile çıkamazsınız ‘’hayırdır kime süslendin sen’’ diyenlerle çevrili bir dünya etrafınızı çevrelemişken.
Yirmi yaşında evli birde çocuğunuz varsa koca meraklısısınızdır bir grup insanın gözünde.
Aynı grup 30 yaşlarında bekâr alımlı bir kıza evde kalmış kız muamelesi yaparlar. Bilmezler nasibi kısmeti, bir kuşun bile zamansız ötemeyeceğini…
Hoş kendileri edepten, hayâdan nasip alsalardı insanlara çamur, iftira atmaya cesaret bile edemezlerdi.
Ve siz hiçbir zaman onların istediği gibi bir insan olamazsınız! Çünkü o insanlar kendi açıklarını sizin kusurlarınızla kapatmaya çalışırlar her daim.
Yani diyorum ki iftiralara, asılsız dedik olara, çamurlara, yaftalara hazır olda yaşamak lazım.
Sizi;
Kendinize baktığınızda ‘’Süslü’’ ,
Kendinizi bıraktığınızda ‘’Pasaklı’’ yapan bir sistemde orta yolu bulmak çok zordur. Hele ki birde makamınız, paranız yoksa…
Ama biliyoruz ki diğer tarafta ikisi de geçmez kulun kula ettiği yarına kalırda; yanına kalmaz…
Dudağımda ki uçuktan bahsedecektim aslında ama laf nerelerden nerelere gitti.
Geçenlerde dudağım uçukladı, öyle şeyler duydum ki uçuğum utandı uçukluğundan! Ne var ne yok ALLAH'A havale ettim, sonra biliyorum ki ALLAH sabredenlerle birlikte, HAK Haklının yanında!
Sonsöz;
Cenneti ve cehennemi yalnızca bir tarafta aramak beyhude;
Ama velakin karar günü o büyük akıbet mahşerde!