Bu yazı dizisinde, Türkiye'nin içinden geçtiği çalkantılı dönemi, "Sarı Zarf ve Kırmızı Defter" metaforları çerçevesinde analiz etmeye çalıştık. Derin siyasi hamleler, ekonomik krizler, kontrolsüz göç dalgaları ve toplumsal kutuplaşma gibi sorunlar arasında, halkın karşı karşıya olduğu en büyük tehlikenin belirsizlik ve güvensizlik olduğu açıktır.

Ancak burada kritik bir noktaya dikkat çekmek gerekir: Türkiye'nin geleceği, yalnızca bu karanlık gündemlerin ve sis perdesinin gölgesinde şekillenemez. Bugün, hem toplumsal iradenin hem de yönetim mekanizmalarının, sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekmektedir.

Sarı Zarf ve Kırmızı Defter : Kapalı Kapılar Ardındaki Sır

Türkiye’nin içinden geçtiği bu zorlu dönemde, ülkenin kaderine etki eden dinamikler, yalnızca ekonomik krizler ve toplumsal sorunlarla sınırlı değil. "Sarı Zarf ve Kırmızı Defter" metaforları üzerinden şekillenen bu süreç, aslında bir uyarıdır. Kapalı kapılar ardında alınan kararlar, yalnızca Türkiye’nin bugünü değil, geleceğini de belirliyor.

Ancak bu süreçte şu soruyu her siyasetçinin kendine sorması gerekir: Bu defterde hangi sayfalar size ayrılmış? O zarfın içinde sizin adınız var mı?

Gölgenin Ardında Kim Var?

Son dönemde gündeme gelen tartışmalar, terör örgütü başı Abdullah Öcalan’ın isminin siyasetin merkezine taşınması gibi hamleler üzerinden bir yol haritası sunuyor. Ancak bu hamleler, yalnızca bir gündem değiştirme çabası mı, yoksa daha büyük bir operasyonun parçası mı?

Bu noktada tüm siyasi aktörlere düşen görev açıktır. Bu oyunun figüranı mı oluyorsunuz, yoksa oyunu kuranlardan biri misiniz?

Eğer cevap figüranlık ise, şunu bilin ki tarih, bunu yazmakta acımasız olacaktır. Eğer oyun kuran taraf olduğunuzu düşünüyorsanız, halkın iradesiyle ters düşen bu oyunların bedelini de ödemeye hazır olmalısınız.

Masadaki Sandalyeniz Nerede?

Bugün "devlet aklı" adı altında alınan kararlar, Türkiye’nin milli iradesini tehdit eden yapılarla yakın temas içinde olabilir. Bu masalarda kimin oturduğu, kimlerin el sıkıştığı ve hangi anlaşmaların yapıldığı bir sır perdesi arkasında gizleniyor. Soru şu: O masada sizin adınıza oturanlar kim? Size ne vaat edildi? Hangi zarfın hangi masaya taşındığını bilmiyorsanız, belki de o zarfta yazılanlar sizi de içine alıyordur.

Siyaset sahnesindeki her aktör şunu sorgulamalıdır: Gerçekten halkın iradesini mi temsil ediyorum, yoksa karanlık masalarda yazılan bir senaryonun uygulayıcısı mı oldum?

Kırmızı Defterin Satır Aralarında; Halkın gözünden kaçırılmaya çalışılan gerçekler, kırmızı defterin satır aralarına yazılıyor. Ancak bu defterde yazılanlar, yalnızca halkı değil, siyasetin tüm oyuncularını da bağlayacak kadar güçlü olabilir. Bugün defteri tutan eller, yarın sizi de bir sayfaya sıkıştırabilir.

Bu noktada, tüm siyasi liderler ve temsilciler şu soruyu sormalıdır: Adım hangi sayfada, hangi bağlamda geçiyor? Yoksa bu defterdeki yerimi ben değil, başkaları mı yazdı?

Sarı Zarfın Adresine Ulaşacak Mısınız?

Tarihin bu kırılma noktasında, sarı zarflar kimlere taşınıyor ve hangi mesajlar iletiliyor? Bugün zarfa sahip çıkanlar, yarın bu mesajın taşıyıcısı olmaya hazır mı? Sarı zarfın sahibi olmadığınız bir süreçte, sizin adınıza hangi mesajların taşındığını sorgulamak sizin de sorumluluğunuzdur.

Siyaset, yalnızca görünür alanda oynanan bir oyun değildir. O zarfı açmadan, içindeki mesajın sizinle ilgili olmadığını kim söyleyebilir?

Halkın İradesi ve Gizli Hesaplar

Bugün, Türkiye’nin siyasi liderlerine düşen en büyük sorumluluk, halkın iradesine hizmet etmek ve gizli hesapların figüranı olmaktan kaçınmaktır. Halk, "kurtarıcı" iddiasıyla ortaya çıkan liderlerin aslında hangi masalarda kimlerle oturduğunu görmek istiyor. Eğer bu masalardan uzak duruyorsanız, o masayı kimlerin kurduğunu açıklayın. Eğer oturuyorsanız, halkın adını kullanarak alınan kararların hesabını vermeye hazır olun.

Türkiye’nin Geleceği ve Gerçek Devlet Aklı

"Sarı Zarf ve Kırmızı Defter" metaforları, yalnızca karanlık oyunları değil, aynı zamanda siyasetin her kademesindeki isimlere bir uyarıyı da temsil ediyor. Gerçek devlet aklı, halkın çıkarlarını önceleyen, şeffaf ve güçlü bir iradedir. Bu akıl, hiçbir zarfın ya da defterin arkasına saklanmaz.

Sorulması gereken son soru şudur: Bugün hangi zarfın teslimatını yapıyorsunuz? Kırmızı defterin son sayfasında sizin adınız geçiyor mu? Eğer geçiyorsa, hangi bağlamda?

Tarihin en büyük oyunları, oyuncularının kimliğini saklayanların eliyle yazılmıştır. Bugün tüm siyasiler, bu oyunlara dahil olup olmadığını sorgulamalıdır. Çünkü halk, sadece iradesini temsil edenleri değil, iradesini satanları da unutmaz.

Bugün önemli olan, halkın gerçek sorunlarına odaklanan bir yönetim anlayışını ve şeffaf bir iletişim modelini hayata geçirmektir. Türkiye'nin geleceği, karanlık planların ve spekülasyonların gölgesinde değil; toplumsal birlik, ekonomik güçlenme ve demokratik bir yönetimle şekillenmelidir. Bu da gerçek devlet aklının devreye girmesiyle ve halkın gücünü arkasına alması ile gerçekleşecektir.

Türkiye’nin geleceğini yazacak olanlar, ne defterin ne de zarfın sahipleridir. O geleceği yazacak olan, halkın iradesidir. Ama bu irade, doğru liderliği görmeyi bekliyor. O liderlik sizde var mı, yoksa sadece bir oyuncu musunuz?

Yazı dizisini bu sorularla ve bu umutla tamamlıyoruz. Türkiye'nin gerçek sahipleri, karanlık oyunlara teslim olmayacak kadar güçlüdür.

Tarihi yalnızca kazananlar değil, masadan kalkma cesareti gösterenler de yazar. Bugün o cesaret, her siyasetçinin sınavıdır.