14 Ağustos 2024 tarihinde kaleme aldığım “ORTA DOĞU’DA İHTİYAÇ SADABAT PAKTI” başlıklı yazım, Orta Doğu’da giderek karmaşıklaşan güvenlik, ekonomik ve insani krizlerin, bölgesel iş birliği eksikliğinin sonuçlarını değerlendirmiş ve Türkiye’nin bu kaotik ortamda oynayabileceği lider rolü vurgulamıştı. Bugün geldiğimiz noktada, bu değerlendirmelerin ne kadar anlamlı ve güncel olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Orta Doğu’daki çatışmaların ve istikrarsızlığın derinleşerek devam ettiği, sınır güvenliği, terörle mücadele ve mülteci krizlerinin giderek artan bir yük oluşturduğu bir süreçten geçiyoruz. Aynı zamanda bölgedeki doğal kaynakların yönetimi, ekonomik iş birliği ve çevresel sorunlar gibi meseleler, bölge ülkelerinin ortak hareket etmesini gerektiren kritik alanlar olmaya devam ediyor. Ancak, bu iş birliğinin eksikliği, bölge halklarının refahını ve güvenliğini tehdit etmeyi sürdürüyor.

Suriye’de Esad rejiminin kontrolü kaybetmesi ülkede otorite boşluğunun daha da derinleşmesine yol açmıştır. Bu durum, Suriye’deki çatışmaları ve bölgesel istikrarsızlığı daha da şiddetlendirebilecek yeni bir dönemin habercisidir. Türkiye, bu gelişmeler karşısında hem ulusal güvenliğini korumak hem de bölgesel barışı desteklemek adına stratejik adımlar atmak zorundadır.

Bugün, önerdiğim Sadabat Paktı’nın modernleşmesi fikri, bölgede sadece geçmişteki bir nostalji değil, tam tersine bölgesel barış, güvenlik ve ekonomik kalkınma için bir ihtiyaç olduğunu daha da belirgin bir şekilde göstermektedir. Özellikle şu unsurlar, bu paktın yeniden canlandırılmasının gerekliliğini desteklemektedir:

1. Güvenlik İş Birliği: Sınır ötesi terör tehditleri ve mülteci akınları, bölgesel güvenlik iş birliğinin zorunluluğunu her zamankinden daha net şekilde göstermektedir. Türkiye’nin komşularıyla sınır güvenliğini artırmaya yönelik bir mekanizma oluşturması, ulusal güvenliğimiz açısından kritik bir önemdedir.

2. Ekonomik ve Enerji İş Birliği: Bölgedeki enerji kaynaklarının verimli kullanımı ve ticaretin artırılması, hem Türkiye’nin hem de bölge ülkelerinin ekonomik kalkınması için vazgeçilmezdir. Modernleşmiş bir Sadabat Paktı, bu alanlarda bölgesel bir sinerji yaratabilir.

3. Diplomasi ve Ortak Hareket Kabiliyeti: Türkiye'nin uluslararası arenada etkili bir pozisyon alabilmesi için bölge ülkeleriyle diplomatik ilişkilerini güçlendirmesi, bölgesel konularda ortak bir ses oluşturması gereklidir.

4. İnsani Yardım ve Kriz Yönetimi: Mülteci krizleri ve insani yardımlar konusundaki iş birlikleri, bölgenin en acil sorunlarından biridir. Bu bağlamda, üye ülkelerin bir kriz müdahale mekanizması geliştirmesi hayati önem taşımaktadır.

Bugün bu yazının öngördüğü paktın yeniden hayata geçirilmesi, sadece bölgesel barış ve istikrarı sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin bölgesel liderlik rolünü pekiştirecektir. Bölge halkları arasındaki dayanışmayı artıracak ve Türkiye’yi uluslararası arenada daha güçlü bir konuma taşıyacaktır.

Suriye’deki gelişmeler, bölgesel iş birliği eksikliğinin ve ortak bir stratejinin yokluğunun ne denli ciddi sorunlara yol açtığını bir kez daha gözler önüne sermektedir. Sadabat Paktı’nın modernleştirilmiş bir versiyonu, Türkiye, İran, Irak ve Afganistan gibi ülkeler arasında daha güçlü bir iş birliği mekanizması kurulmasını sağlayabilir. Bu yeni pakt, bölgedeki krizlere ortak çözümler üreterek terörle mücadele, mülteci sorunları, ekonomik kalkınma ve çevre gibi konularda etkili bir platform oluşturabilir.

Özellikle Suriye’de yaşanan bu kritik dönemde Sadabat Paktı gibi bir iş birliği modeli, bölgenin geleceği açısından hayati bir rol oynayacaktır. Bu süreçte Türkiye’nin kararlı ve vizyoner bir politika izlemesi, hem kendi çıkarlarını hem de bölge halklarının güvenliğini korumak adına belirleyici olacaktır.

Görüldüğü üzere, Sadabat Paktı’nın modern bir vizyonla yeniden yapılandırılması fikri, bugün içinde bulunduğumuz şartlar açısından daha da anlamlı hale gelmiştir.