Psikanalizin kurucusu olarak bilinen Sigmund Freud, “Hayatta ümit edebileceğiniz en iyi şey acı çekmemek” ifadesini kullanmıştır. Peki siz Freud’a katılıyor musunuz? Ben çok daha iyisini yapabileceğimizi düşünüyorum.
Hayatımız boyunca yalnızca acıya odaklanmak, negatif olanı görmek, hayatta zaten en kötüsü de benim başıma gelir hep, demek hayattan aldığımız keyfi azaltıyor. İnsanın başına olumsuz şeyler de gelebilir, kötü şeyler de yaşayabilir ve kötü olarak nitelendirdiği insanlarla da karşılaşabilir. Bazen başımıza gelenleri tercih edemeyiz, onlar zaten olacaklardır ancak durumlar karşısındaki davranışımızı belirleyebiliriz. Hissettiğimiz duygunun süresini ve hayatımızı etkilediği süreyi tercih edebiliriz. Demek istediğim polyannacılık değil. Olumsuz bir yaşantı sonrası hep olumlu taraftan bakmaya çalışmak, hep gülümsemek, olumsuz nitelendirilen duyguları yaşamaktan kaçınmak değil. Mutlu insanlar da böyle değillerdir zaten.
Yaşamın olumsuz yanları kadar olumlu yanları da vardır. Siz hangisiyle daha çok ilgileniyorsunuz? Bu sorunun cevabında yetiştiğiniz çevre ve o çevrenin kültürünün de önemli bir payı var.
Hayatta bir anlam ve amaca sahip olan, kendini tanıyan/tanımaya çalışan, eksikliklerinin de farkında olan, şükreden, sosyal ilişkileri iyi olan insanlar daha mutlular. Seni ne mutlu eder ya da neleri yapmaktan keyif alırsın? Sorusuna yanıt veremeyen yirmi yaşının üzerinde birçok insan var. Bu kişiler hayatı çekilmez buluyorlar ve yaşamlarından da keyif almıyorlar. Yaşamı seven birini gördüklerinde ise onu anlamakta güçlük yaşıyorlar.
Hayatta acı çekmemekten başka ümit edebileceğimiz çok fazla şey var. Anlamlı, şükran duyduğumuz ve keyif aldığımız bir yaşamda umut da var olacaktır. Freud’un sözüne tekrar döndüğümüzde, yaşamda hep acı mı vardır yoksa acı çekmeyi biz mi tercih ederiz? Sorusuyla baş başa bırakıyorum sizleri.
İyi haftalar diliyorum.