Nurgül Aktuğ’a ithafen;
Ali Baba’nın bir çiftliği var,
Çiftliğinde köpekleri var,
Hav hav diye bağırır,
Çiftliğinde Ali Baba’nın…
Nurgül: Berna ben evimde köpek besliyorum. İnsanlardan sadece istediğim benim bu kararıma saygı duymaları.
Ben: Saygı duymuyorlar mı?
Nurgül: Evet, başta ailemde olmak üzere, başlarda köpek beslememe karşı çıktılar. Ama ben beni onunla kabul etmelerini söyledim ve ileriki zamanlarda artık kabul ettiler; hatta arada annemgili ziyaretlerimde bile ‘’Kahve’’ yi de götürüyorum…
Ben: Arkadaşım, ben evde kedi, köpek beslenmesine karşıyım. Ama bu göstermezki ben hayvan sever değilim. Çocukken bizimde bir süs köpeğimiz vardı. Adı da ‘’Pamuk’’tu. Evimiz müstakildi ve bahçesi de vardı. Bazen Pamuk’u tasmasından çıkartıp serbest gezmesi için izin verirdik. Oda serbest gezdiği dönemlerde komşularımızın terliklerini kaçırıp kaçırıp evimiz arka tarafına yığmış. Bir gün babam evin arka tarafının temizliğini yaparken bu ayakkabılara, terliklere rastlar ve köpeğimizi alıp uzak yerlerde ki çiftliklere yakın bir yere bırakıp gelir.
Nurgül: Arkadaşım, ben bu köpeği bırakamam. Bırakırsam sokaklarda üşür, ölür…
Sevgili Nurgül sana şunu sormak istiyorum. Ya sokaktaki kimsesiz çocuklar…
İnsanoğlu evcilleştirebildiğini hizmetine almış 20. yüzyıl sonrası birden boş vakit sahibi olunca onları kendilerine arkadaş seçmeye başlamış. İnsanların kendi tercihidir. Günlük haberlerimizde en az bir sefer hayvan severlilik ve ya sevmemezlik haberleri karşımıza çıkar. Ya sokak ortasında bir köpek tekmelemiştir, ya kedi zehirlenmiştir. O kadar yani hayvan severiz. Benim irdelemek istediğim nokta; bu kadar insan sever olamadık ya. Yahu arkadaşım insana özgü olan ifadeler nasıl olurda bir hayvana söylenebilir ki. ‘’Kızım, oğlum, bebeğim, evladım…’’. Vallahi de bana hiç normal gelmiyor. Bakın hayvan sevmeyen birisi değilim ki çok da güzel kuş severim. Ama onlar inanın doğanın bir parçası. Yaratılışları da doğaya ve dış yaşama uygun şekilde. Hayvanları evde besleyerek onları evlere mahkûm edemeyiz. Bahçeli, çevresi müsait bir evde oturma şansınız da yoksa, mecburen ev içinde bir nevi hapis hayatı yaşatıyorsunuz. Ama bu hayvanların dolaşmaya gezinmeye ihtiyaçları var.
Hayvanların taşıdığı birçok hastalık var. Her ne kadar aşı yapılmış olsa da ileri ki dönemler de bazı rahatsızlıkları olabiliyor. En temiz hayvan bile tüyleri arasına kene, pire gibi canlıları gizliyor.
Ülkemizde ne kadınlara ne çocuklara ne hayvanlara ne de… Anlayacağınız hiç bir şeye tam anlamıyla önem verilmemekte. Tam anlamıyla insanlıktan çıkmış durumdayız.
Sonuç olarak insanoğlu hayvanlara hep kendi egolarını tatmin amacı ile yaklaşıyor.
Sevgili Nurgül sana da sonsuz saygılar…