Günümüz ilişkilerinde samimiyetle sahtekârlık arasındaki çizgi neredeyse silinmiş durumda. Dostluklar, menfaatle ölçülür hale geldi. En küçük anlaşmazlıkta dostuna küsen birinin, dün düşman dediğiyle aynı masaya oturabilmesi, ilişkilerin ne kadar yüzeysel hale geldiğini gösteriyor. Menfaat bittiğinde selam da bitiyor; masa da, muhabbet de... Herkesin birbirine güldüğü ama kimsenin kimseyi sevmediği bir düzende yaşıyoruz. Görünen o ki, samimiyetin yerini rol yapma kabiliyeti almış.
İnsanlar, bir düzlüğe çıktığında birlikte tırmandıkları yokuşu çabucak unutuyor. Oysa o zorluklarda paylaşılan emek, yoldaşlık ve sadakat bir ömür hatırlanmalıydı. Nankörlük artık bir durum değil, adeta bir huy halini aldı. Ve ne yazık ki huy, kolay kolay değişmez. Bir zamanlar birlikte zorlukları aşanlar, rahata erdiklerinde sizi görmezden geliyorsa, burada samimiyetten değil, çıkarcılıktan söz edilebilir.
İnsanlar, yaşamadıklarını yaşamış gibi anlatıyor; belki de kendilerini kandırıyorlar. Yaşanmışlıklarla değil, yaşanmasını istedikleri hikâyelerle var olmaya çalışıyorlar. Oysa gerçeklikten uzaklaşan bir kalp, sahte bir huzura sığınmaktan öteye gidemez.
İyilik, herkesin konuştuğu ama az kişinin yaşattığı bir değere dönüştü. Oysa bir insanın gerçek karakteri, kimse bakmazken yaptıklarıyla belli olur. Kalabalıkların alkışladığı değil, vicdanın onayladığı davranış değerlidir. Bugün birileri kötülükle öne geçiyor olabilir, ama unutulmamalıdır ki her emek sınanır, her niyet meyvesini verir. Kimseyi kandıramadığınızda bile vicdanınızı kandıramazsınız. Bu yüzden doğruluk, bazen yalnız bıraksa da en doğru yoldur. Çünkü kalpten yapılan her iyilik, er ya da geç sahibine döner.
Cesaretin tanımı da zamanla değişti. Bugün pek çoğu, güçsüze karşı sert olmayı cesaret sanıyor. Oysa gerçek cesaret; haksızlık karşısında susmamak, güçlülerin önünde eğilmemek ve gerektiğinde yalnız kalma pahasına doğrudan yana olmaktır. Cesaret, kalabalıkların peşinden gitmekte değil; kendi doğruların uğruna tek başına yürüyebilmektedir.
Nasip ve şans... Kime nasip, kime şans? Kimileri her şeyi “şans”la açıklarken, kimileri aynı imkânlara ulaşmak için yıllarını veriyor. Oysa şans bir tesadüf olabilir, ama nasip; ilahi bir takdirin tecellisidir. Bazıları ellerindeki imkânları şans sayarken, başkaları aynı imkanlara ulaşmak için emek ve sabırla mücadele ediyor.
Unutmamalıyız ki kötü niyetle iyi murada varılmaz. Kalbi temiz olmayanın yolu aydınlık olmaz. İnsan ne ekerse onu biçer. Ektiği sevgi ise sevgi bulur, ihanetse dönüp dolaşıp kendine ulaşır. Hayat, iyiliği samimiyetle yapanların yüzünü bir gün mutlaka güldürür.
Samimi olalım. Kendimize, dostlarımıza, hayata… Çünkü sonunda geride sadece bıraktığımız güzel izler kalacak. Ve bu izler, niyetimizin en güzel yansıması olacak.