Tüm Türkiye gibi Karaman’da da hemen herkes seçimleri, sonuçlarını ve bundan sonrasını düşünüyor, konuşuyor. İktidarıyla, muhalefetiyle ve mevcut siyasi sistemin tümden yanlış olduğunu düşünerek benim gibi bitaraf dolayısı ile bertaraf olanlar bile aklının erdiğince seçimler üzerine bir şeyler söyleme çabasında. Hal böyle olunca en azından kendime illallah dedirtmemek için bu yazımda seçimleri yazmamaya karar verdim.
Öyle ya, ben buraya CHP ve MHP’nin Türkiye’yi bir adım olsun ileri götürmeye yönelik vizyon ve misyon fukarası olduğunu, halka sinerji aşılayacak hiçbir proje üretemediklerini yazsam; eminimbenimle dalga geçersiniz. “Bu dediklerini biz yıllar önce görmesek bugün o partiler muhalefet değil iktidar olurdu, bize bilmediğimiz bir şeyler söyle!” dersiniz.
Muhalefetin bu ülke yönetimine dair yetersizliği nedeniyle, oy alabilmek için meydanlarda sadece iktidar partisini kötülediğini, sürekli hırsızlıkla, yolsuzlukla, arsızlıkla suçlayabildiğini, seçmen kitlesini rakip partiye yönelik düşmanlık ve nefretle doldurduğunu ve iktidar partisi ve oy verenlerine karşı amiyane tabirler, hemen hiç kimsenin aslında doğru kabul etmediği sokak ağızlı cümleler sarf ederek (bunu iktidar partisinde de gördüğümü söylemezsem haksızlık etmiş olurum) prim yapmaya çalıştığını söylesem; seçim sürecinde bu saydıklarım nedeniyle tiksinti geldiğini, siyasetten soğuduğunuzu ve size mutluluk, neşe verici şeyler söylemem gerektiğini hatırlatır, beni uyarırsınız.
Lafı toparlamaya çalışıp, Pensilvanya’dan beslenen ve bana göre gelmiş geçmiş en büyük fitnenin (bildirilmişler dışında), Türkiye’nin gördüğü göreceği en büyük vatan haininin, Allah lafzını bu melunla birlikte kullanmaktan ar duymam nedeniyle “Feto” diye andığım, Amerikan ve İsrail taşeronunun, her fırsata İslam’ı kullanarak Türkiye üzerinde oynanmak istenen kahpe oyunlara maşalık ettiğini yazabilirim.
Son seçimde de yine İsrail ve Amerikan uşaklığında zirve yaparak, patronlarının diğer piyonları teröristlerle işbirliği yapacak kadar kanını bozduğunu, terörist partiyle masaya oturup, çalışmalar yaparak barajı aştırmanın planlarını hayata geçirdiklerini, hatta bu işbirliği ile Amerika, İsrail ve pek çok Avrupa ülkesinin finansörlüğünde, medyaya akıtılan limitsiz para desteği sayesinde yapılan reklamlarına kapılarak, kendini muhalif olarak gören diğer vatandaşların bile, cehalet oskarı almak istercesine terörist partiye oy verdiğini falan anlatsam; onun ipliği çoktan pazara çıktığından pek bir ilgi duymazsınız diye tahmin ediyorum. O nedenle seçimlerden bahsetmeyeceğim bu yazımda.
Bu yazımda seçimleri yazmayacağım zira ben; ibadetin de tıpkı kabahat gibi gizli kalmasının gerekliliğine inananlardanım. Allah rızası için yaptığımı iddia ettiğim hiçbir şeyi kulunun bilmesi gerekmediği inancındayım. Sevap kazanmak, rızaların en makbulüne erişmek istediğimi söylemişsem; yapabildiğimin en iyisini yapar, sadece Allah’ın kabulünü beklerim. Öyle ya, Allah rızası için yapıyorsam kulundan bunun takdirini beklemem abesle meşgul olmaktan öte, amelimin salihliğini bozar. Zaten kullandığım tabirin içinde bu bana açıkça söylenmiyor mu? “Allah rızası” kulunun değil.
Şimdi ben size seçimler sonrası, iktidar partili arkadaşların büyük çoğunluğu, yaptığımız onca yatırım, onca hizmet, verdiğimiz haklar, getirdiğimiz yeni imkânlar, kolaylıklara rağmen bize oy vermediler diyrek, seçmene lanetler olsun diyor. İktidarın yaptığı havaalanından, sair kamu yatırımlarına, hastaneden, hızlı trenlere, duble yollardan yerel belediyelerin yaptığı tüm hizmetlere kadar haram zıkkım ediyor (sanki babasının malıymış gibi).
İnşallah karneyle ekmek alırsınız, evlerinize hacizler yağsın, batın, yanın, kahrolun, beter olun şeklinde bed/dualar ediyorlar desem; bana “Hadi oradan müfteri!” dersiniz. “İktidar partisi halka hizmeti Hakk’a hizmet olarak yaptı. Onlar “Göklerden inen bir karar” olduğunu bilirler. Onlar “dünya düşman olsa da, Allah bizden yanadır.” düsturuyla yola çıktılar. O nedenle böyle bir sakat düşünceye sahip olamazlar! Halkın parasıyla halka yapılan hizmeti hanki sağlıklı mantık başa kalkar!” dersiniz. O nedenle işte bu yazımda seçimleri yazmayacağım.
Hem ben size, iktidar partisine oy verenler CHP’ye, MHP’ye oy verenleri, kanı bozuklukla, şerefsizlikle, vatan hainliğiyle, kâfirlikle ve bilcümle aşağılama tabirleri ile anıyorlar. Kendilerinden olmayan herkesi beyinsiz, akılsız, sahtekâr ve her türlü rezilliğe layık olarak görüyorlar desem, taşa tutarsınız beni. Çünkü bu düşünce şekli Yahudilere aittir. Onlar kendilerinden olmayan kimseye yaşam hakkı tanımazlar. "İktidar partisi İslamın hiçbir şartına aykırı davranmaz, kimseyi dini, dili, rengi veya herhangi bir tercihi nedeniyle hakir görmez. Yaratılanı Yaratandan ötürü sever" diyeceğiniz için seçimleri yazmıyorum.
Evet, seçimleri yazmıyorum.Çünkü yazsam yazsam, sadece seçimlerde oy alabilmek pahasına hem iktidar partisinin, hem muhalefet partilerinin halkı kin, nefret ve düşmanlıkla doldurduklarını yazarım. Aynı mahallede yaşayıp birbirine ağıza alınmaz küfürler eden partizan bir halk oluşturulduğunu yazarım. Yazsam yazsam, aynı şehirde yaşayıp herkesin kendini en milliyetçi, en vatanperver görüp diğerlerinin vatan haini, nankör ve dünyanın en aşağılık yaratıkları olduğunu sandıklarını yazarım. Siyasi liderlerin hepsinin bunlar, şunlar, onlar diye başlayan cümlelerini hakaretler, ithamlar ve küfürlerle bitirdiklerini ve böylece halkın bilinçaltına bölücülük ektiklerini söylerim. "İstemem ama siz yine de şöyle balgamlıca onları bir yuhalayın" düşüncesinde oldukları yazarım.
Evet, bu yazıda seçimler yok. Çünkü seçimlere ilişkin tek söyleyebileceğim şey; bir gün meydanlara çıkan adayların sadece ama sadece, ille de sadece; projelerini, memleketin geleceğine dair çalışma, plan ve hayallerini anlatarak, kendilerinden başka hiçbir kimsenin hakkında konuşmadan oy istedikleri bir seçim yaşamayı istediğim olurdu. Yoksa bugün yaşananları yazarak zaten milletçe yok olan mutluluğumuza bir darbe de ben vurmak istemem. Ben ancak iyiliği, güzelliği ve mutluluğu yazmayı, şurada layık görülen Karaman Gündem Gazetesi köşesinde sizlere pozitif enerjiyi verebilmeyi isterim.
Hasılıvel kelam; sizlere mutluluk ve neşe katacağına inandığım, hafta sonundan bu yana büyük bombardıman altında kalan hafızamda, önceki haftaya ilişkin hala canlı tutabildiğim tek şey Galatasaray’ın şampiyonluğudur.
O nedenle bu yazımı Galatasaraylılara ayırmak istedim. Tüm cimbomluların şampiyonluğunu tebrik ederim…
Ali Güley