ELALEM NE DER SONRA?
Yaşlı bir kadın çöpler arasında parlak bir şey bulur. Bu meğer elmasmış, bulduğu şeyin değerini bilmemiş. Bir kuyumcuya iki tahta kaşık karşılığı vermiş. Tabii elmas meşhur olmuş, adı da Kaşıkçı Elması olmuş...
“Kadın yaşamında bulup bulabileceği en değerli şeyi çok ucuza satmış. Bizler de yaşamımızı, bu dünyada bulup bulabileceğimiz en değerli şeyimizi yaşamımızı satmıyor muyuz? Yaşamını satanlarımız yok mu? Elması bulan kadının saf olduğunu, zarar ettiğini düşünüyoruz, onun adına üzülüyoruz. Ancak mutsuz olan biziz kadın mutluydu. Muhtemelen kaşıkları aldığında sevinmişti…
Bunları satarsam bana enayi demezler diye düşünmedi, kendi istediğini yaptı ona kar bize zarar gözüken bu alışverişte hayatının mutluluğunu satın aldı beklide o an…
Peki biz?
Elalem ne der korkusuyla kendi hayatımızı mı yaşıyoruz yoksa bize biçilen rolü mü oynuyoruz?
Elalemin isteklerine göre büyütülüyoruz,
Elalemin hoşuna giden okullarda okuyoruz,
Elalemin uygun gördüğü insanlarla birlikte oluyoruz,
Elalem ne der diye sevmediğimiz işimizden vazgeçemiyoruz,
Laf söz olur korkusuyla daha birbirimizi tanımadan ortak bir paydada buluşmaya çalışıyoruz sonra da mutsuz evliliklerimizden doğan çocuklarımıza ‘’Umut’’ adını veriyoruz, istemediğimiz insanlarla, istemediğimiz şehirlerde yaşıyoruz…
Elalem ne der korkusuyla istediğimiz gibi hareket edemiyoruz, giyinip kuşanamıyoruz ve hatta yaşayamıyoruz!
Yere düşen beş kuruşu eğilip alıyoruz da düşmüş bir insana elimizi uzatamıyoruz elalem korkusundan, stabilize yollarda yalın ayak koşmak geliyor içimizden ama elalem beğensin diye aldığımız ayakkabılarımız engel oluyor buna!
İçimizdeki çocuklar hayata meydan okuma mücadelesi verirken biz çoktan yenilmiş oluyoruz elaleme…
Bir yanımız hep tutuk kalıyor, İçimizdeki çocukları bir bir öldürüyoruz sonra…
Oysa bu hayat bizim!
Doğruları, yanlışları, hataları, sevapları ve günahlarıyla birlikte…
Önümüze konulmuş bize bahşedilen bir dilim pasta var ve biz kim ne der tedirginliği içerisinde ne hakkımız olanı yiyebiliyoruz ne de yediğimizden zevk alabiliyoruz…
Oysa o elalem dediğimiz kalabalık grup kararlarımızda, hatalarımızda, yanlışlarımızda ve acılarımızda yalnız bırakıyor bizi.
‘’Bunu kendisi istedi’’ deyip sinsice gülüyor ardımızdan.
Her başarımızdan kendine pay çıkartıyor sonra.
Velhasıl uzun lafın kısası;
Bu elalem insanı yaşamaktan eder bu alemde…