Bu sadece bir isim... Gerçekte ise hayatı ve hayalleri çalınan bir kadın daha...
Fatma MAVİ sadece “İstanbul Bahçelievler’ de bir kadın canice öldürüldü” başlığında yer alan kadın olmamalıydı. İsmini bu şekilde duymamış olsaydık diye keşke diyorum ama ne fayda... Zaten ölümünün ardından sosyal medyada düşüncelerimizi bolca dile getirdikten sonra unutuyoruz ve bir yeni isim bekliyoruz çünkü bir yenisinin geleceğini çok iyi biliyoruz değil mi...
Fatma MAVİ, Cennet Tuba TOKBAŞ, Zekiye OF, Sema ASLAN, Zeynep ŞENPINAR ve ismini tek tek zikretmek istediğim 2296 kadın (Son 10 yılda Türkiye’de öldürülen kadın sayısı) acaba neden öldürüldü? Suçları neydi? Anayasamızda yer alan yaşama hakları elinden alınarak cezalandırılmalarını gerektirecek ne gibi bir davranışları olabilir ki? Ben anlatayım;
Bazı erkekler, üzülerek onlardan erkek diye bahsediyorum, otoritelerine veya statülerine yönelik tehdit olarak kadınları görmekteler. Aynı şekilde kadını küçümseme ve nefret duygusu onlarda bolca bulunur ki bu da onlara her türlü şiddet hakkı veriyormuşcasına hareket ederler. Hele ki kadın onlardan ayrılmak veya boşanmak isterse kendilerinin de bir annesi olduğunu, kız kardeşi olduğunu unutarak her türlü fiziksel ve psikolojik şiddete başvururlar. Ülkemizde kadın cinayetlerinin bir çoğunun da nedeni bu, kadın ömür boyu bir hapis hayatı ile onların yanında kalmalı, kadının iradesi ve düşüncesinin onlar için hiçbir önemi yok.
Toplum vicdanındaki koca bir yara olan kadın cinayetleri neden bizim ülkemizin en büyük ve en önemli sorunlarından birisi olarak yer alıyor?
Son 1 yılda dünya da şiddet gören kadın oranında %11 ile ülkemiz ilk sırada geliyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)’nün verilerine göre, psikolojik veya fiziksel şiddet gören kadınların ülkedeki diğer kadınlara oranı ülkemizde %38 olması nedeni ile bu alanda da ilk sırada geliyoruz.
Maalesef ülkemizde bu oranlar baz alındığında kavganın ve tartışmanın sonucu sadece şiddet olarak da kalmadığını görüyoruz, cinayet ile bitiyor, yetmezmiş gibi canice canları alınıyor. Sonucunda vicdanımızı rahatlatmayacak olan adalet yerini buluyor mu? O da yok... Çünkü ülkemizde katledilen kadınların katillerinin %37’si hala aramızda geziyor.
Peki bu yürek yakan sorun ile baş etmek için sosyal medyada düşüncelerimizi paylaşmaktan başka ne yapıyoruz? Kabul ediyorum sosyal medya baskısı diye bir gerçek var ama ilk yapmamız gereken bu değil, çocuklarımıza sevgiyi ve sevmenin ne demek olduğunu öğretmeliyiz, onlara eğitimin temeli olan aile içi eğitimle hayata hazırlamalıyız ki ilerde başka canları yakmasınlar, başka hayatları çalmasınlar...
Sevgiyi ve sevmeyi öğretemedik mi? O zaman madde bağımlısı, çalışmaya karşı isteksiz, sinirli, erkek çocuklarımızı sağlıklı bir birey olarak yetiştirmek yerine evlenince olgunlaşır diyerek hayalleri ve idealleri olan kadınların hayatları ile oynamayalım.
Kadınları boşanmaya karşı korkutmayalım, evlilik örneklendirmelerimiz o kadar gerçekçi ve önemli olmalıdır ki “Ben sabrettim babana sende sabret, çocuğunuz var biraz daha dayan” demek çözüm değil.
Temel olarak zihniyetimizi değiştirelim, çocuklarımıza, kadınlarımıza yaklaşımımızı değiştirelim ki onlarda silinemez bir iz bırakmayalım. Yoksa;
Bir kadın öldürülmediği için kendini şanslı hissetmeye devam edecek,
Çok şükür varile katılıp yakılmadım diye dua etmeye devam edecek,
Minibüste tek kaldığı zaman korkmaya devam edecek,
Yolda tek başına yürürken arkasına bakmaya devam edecek...
HER SESSİZ KALINAN ŞİDDET BİR GÜN SİZİ DE BULUR......