Emek karşılıksız kalır insan kalbinde, hasret hep değerini bilmeden kaybettiklerimizin bize unutulmaz armağanı olmuştur. Kor gibi yakar durur yüreği, yansa da bir yanınız varsın yaksın dersinizde söndürmeye kıyamazsınız, çıkarıp atamazsınız yüreğinizden. Biz hasta olunca akan gözyaşları, üşümeyelim diye tutulan eller, yürümeye başlayınca bizden çok heyecanlanan yürek, gece uykularımız kaçınca en güvenilir bildiğimiz sıcacık kucak, kapı açılınca sevdiklerimizi getiren yıkılmaz bildiğimiz adam, bir daha benzerini bile bulamadığımız şefkatli bakışlar artık yoksa bilin ki yüreğinizde onlardan kalan kocaman bir hasret vardır hediye.
Şimdi özlemekten başka yapacak bir şeyimizde yoktur aslında. Ne ellerimizle toprağa koyduklarımızı, üzerlerini örtüklerimizi geri getirebiliriz nede çok sevdiğimizi söylesek duyurabiliriz onlara. Gitmek belki kalmaktan kolay gözükür gözümüzde bize ama onu asıl gitmeyi yaşamışa sormalı.
Hasretin acısıyla yoğrulur insan, her ayrılış yakar biraz canını, her acı olgunlaştırır insanı. Sonra değer vermeyi öğrenir elindekilere, kaybetmeden kıymetini bilmeyi öğrenir.
Bütün hasret bir vuslata gebedir, bugün olmasa da o bir gün mutlaka. O zaman gidende bir kalanda bir olacak, özlemek kavuşmaya, ayrılık buluşmaya dönecek. Ama insan “adem” olacak önce, yani kıyamda “elif” gibi duracak ve dünyaya dair ne varsa itecek ellerinin tersiye, sonra “dal” gibi eğilecek Rahman ve Rahim’inin huzurunda ve “mim” olacak sonsuz kudret sahibi olan onu yoktan var eden, kendini ve bütün sevdiklerini yaratanın huzurunda. Ne kadar “adem” olursa insan hasretle acıyan yürek o kadar huzur bulacak, gönül gül gülistan olacak.