Mahallenin en eski sahafı Kemal Bey’in dükkânına gittiği günlerden biriydi Edip’in. 14 yaşındaydı. Evden dışarı çıktığında vaktinin büyük bölümünü o dükkânda geçirirdi. İlgisini çeken kitaplardan alıp eve götürür okuduktan sonra tekrar Kemal Bey’e iade ederdi.
Orası Edip için kitap satan yerden çok bir kütüphane görevi görüyordu. Kemal Bey, Edip’in kitaplara karşı bu arkadaşça tutumundan çok hoşnuttu. Dükkânda oturur çay içip dışarıdakilerle yapamayacakları sohbetlere yelken açarlardı.
Edip eline bir roman aldı. Birkaç sayfasına göz gezdirdi. Başlığı Gerçek Sanrı olan bu romanda anlatılanlar ilgisini çekmişti sanki. Kitap elinde Kemal Bey’in masasının sol önünde duran tabureye oturdu.
___ Bu romanı okudun mu Kemal amca?
___ Hangisini?
___ Gerçek Sanrı!
___ Okudum!
___ Şöyle biraz baktım da ilginç bir romana benziyor.
___ Oku! Sonra üzerine konuşalım.
___ Olur okuyacağım.
___ Genel olarak ne anlatıyor peki?
___ Sırtını hiçbir ideolojiye dayamayan gencin insanı, insanlığı, herkesi eleştirdiği bir roman…
___ Tüm insanları mı?
___ Evet! Sana şöyle anlatayım: İnsan tüm canlılar içerisinde Allah tarafından yaratılmış en nadide varlıktır. Kâinatta varlığı ile ilgili sorunları ve sorumlulukları olan tek canlıdır. Yaradan’ın, insandan beklentileri vardır. Örneğin bir maymunu eğitip ona namaz kıldırabilirsiniz; ama bu eylem o maymunu Müslüman yapmaz. Bir papağana şahadeti ezberletip söylettirebilirsiniz; fakat bu durum papağanı İslam dininin mensubu yapmaz. Veyahut da bir atı ağaca bağlayıp akşama kadar aç susuz bırakır akşam ezanıyla ona yem ve su verebilirsiniz. Atın gün boyu aç ve susuz kalması ona oruç tutma ibadeti sevabını kazandırmaz. Neden? Çünkü Allah dini insanlara indirmiştir. İnsan olana emirler vermiştir. İnsandan beklentiye girer. Az önce saydıklarımı bahsi geçen hayvanların değil insanların yapmasını ister. Maymunu, papağanı ve atı Müslüman yapmayan bu dini eylemler insan olma özelliğini yitirmiş, insanlıktan çıkıp başka canlıya dönüşmüş olanları İslam’ın mensubu yapar mı? Sadece İslam değil diğer bütün dinler için bu böyledir. İnsan dışında hiçbir canlı dünyaya geldiğinde bağlı olduğu türün dışına sonradan çıkmaz. Maymun, maymun olarak doğar; maymun olarak yaşar; maymun olarak ölür. Hiçbir maymun “Şimdiye kadar muz yedim bundan sonra biraz da tavşan yiyim!” demez. Sorumlulukları yoktur. Öte tarafta hesap vereceği bir geçmişi de olmaz. Lakin insan öyle mi? Doğduğunda insan olarak dünyaya gelen ve sonrasında başka canlılara dönüşen bir sürü insan yok mu etrafta? Var. Şimdi insani değerlerini bir kenara atıp insan dışı canlıya dönüşen birinin herhangi bir dine mensup olması, o dinin vecibelerini zahiren yerine getirmesi onu Allah katında değerli kılar mı? Kılmaz; çünkü Allah önce insan olmayı şart koşar. İnsan olmayanın bütün bu zorunluluklarla bağı da kalmaz. Bu şu demek değildir: İnsan olarak yaratılıp sonra başka canlıya dönüşen kişi mahşerde hesaba çekilmez. Hayır. Aksine Allah’ın insan olarak yarattığı kişinin insan olmayı terk edişinin hesabını verir önce. Yani Edip oğlum, şu yaşamda asıl mesele insan olmada insan kalmada… İnsani değerlere sahip çıkan o değerlerle var olma mücadelesi verenlerdir Allah’ın muhatap alıp seslendiği kişiler. Onun dışında kalan canlılar, onun dışında kalan gruba dâhil olurlar… Fazla kafanı şişirmeyim. Romanı oku. Okumak iyidir. Okumaktan zarar gelmez.
___ Estağfurullah Kemal amca! Ne kafamı şişirmesi… Seninle konuşmak çok iyi geliyor bana. Romanı okuyacağım. Teşekkür ederim. Kusura bakma normalde para verip…
___ Tamam… Boş ver parayı… Sen kitabı oku… Ailene de selam söyle.
___ Baş üstüne! Tekrardan sağ ol! Görüşürüz!
Elinde roman dükkândan dışarı çıktı Edip. Durakta otobüs beklerken okumaya başladı kitabı. Roman şu sözlerle başlıyordu:
“Uzun bir yol… Çok uzun bir yoldu…”
Instagram: "@yakupyasar11"