KARAMAN TARİHLE KARDOF LA ŞEHİR TURU
Yine bir Karaman sabahındayım, Şehri tanımak için can attıgım bu ortamda bir çok yeri gezmemiştim. Karaman Kalesi en cok onu merak ediyordum. Hızlı adımlarla dernek binasını bulmak için birkaç kez sokaktan geçen kişilerle uzun soluklu bir sohbete girdim. Saatim 09.50 ve dernek yerini buluyorum. İlk kez tanıştığım insanlar gayet sıcak kanlı. Çok geçmeden tüm seceremi birkaç kez tekrar ediyorum her tanıştığım kişiyle. Arabalara binip bende tanımadığım bir arkadaş grubuyla Şener kahvaltı salonuna hareket ediyoruz. Sabah espirilerine Şenerin tüten sıcak buharı karışıyor. 50 çeşit kahvaltı var . Bu güzel pazar sabahı doğrusu midemin açlığının hakkını da vermeden edemiyorum.
Oradan çıkıyor ve arabalarla Karaman Müzesi'ne gidiyoruz, mumyalanmış kadın cesedi daha önce böyle bir şey görmemiştim. Bir çok müze gezdim ama bu çok enterasan geldi bana. Karaman cevresinin tarihinin 10500 yıllık oldugunu öğrenince Karaman’ın bugünkü küçük bir şehir oluşuna neredeyse yakıştıramadım. Müze oldukça zengin ve değişik dönemlerin kalıntılarını içeriyor. Müze görevlileri Cengiz Bey, Bahtiyar Bey oldukça açıklayıcı bilgilerle bizi aydınlattılar. Buradan çıkıp Karaman Kalesi'ne doğru yaklaşık 30 kişi yürüdük. Eğlenceli bir yürüyüşle Kale eteklerinde Karamanoğulları döneminden kalma hamam kalıntıları nı geride bırakırken işte o kalenin kapısının önündeydik. Kapı önünde Osmanlı imparatorlugunu en cok ugraştıran Karamanoğullarının bu kalesinin 1030 lu 1050 li yıllarda yapıldıgını öğreniyorum. Ve Osmanlının bu kaleyi içinde Muhammed ve Allah yazan taşları haricindekileri hep ters çevirdiği bilgisini öğrenmem oldukça ilgincime gitti. Kalenin içine girer girmez büyülendim. Sanki elimde bir kılıç varmışcasına Ulubatlı hasan, Battal Gazi, Fatihi fedaisi Karamurat oluveresim geldi. Burçlardan basamaklara zıplayıp Bizansın askerlerine kılıç sallamak vardı. 1000 yıl oncesine dönüp. Burçlara çıkınca olağanüstü bir Karaman manzarası beni bekliyordu 360 derece Karaman'ı görme imkanını ilk kez elde ediyordum ki bunun dakikalarca keyfini yaşadım.
Buradan çıkıp Çeşmeli kiliseye vardık. Ermenileremi yoksa Ortodokslaramı yapıldıgı belli olmayan bu kiliseyi Osmanlı devleti 17. yüzyılda yaptırmıs içindeki freskler hala canlılığını koruyordu. Ekosu o kadar güçlü ki bir an neredeyse günah çıkaracaktım ama rahip yoktu . Bir dönem hapishane olarak kullanılan bu kiliseden çıkıp mimarlar odasının restore ettiği ve oda olarak kullandığı eve gidiyoruz. Görevli arkadaş restore süreci evin ilk şekli gibi bilgilerle bizi aydınlatıyor. Harika boyle ahşap ve kerpiç, ve de taş olan bir evim olsun isterdim doğrusu. Çok geçmeden bir başka eve daha Hürren Dayı evine varıyoruz. O ahşap işcilik o harükaledilik ve estetik şimdi neden yok diye düşünmeden alamıyoruz kendimizi. Grup oldukça neşeli. Burada bir saz dinletisi yapıp yolumuza devam ediyoruz. Çok Endemik bir baca gösteriyor fotoğrafcı arkadaşlar. Karaman da tek bir örneği kalmış. Ben anlamadım ama 1 tane kaldıgına göre değerlidir diye düşündüm. İşte Tartan Evi'ne çoktan varıyoruz. 1810 tarihli bu yapıyı Karaman valiliği restore ettirmiş bence iyi bir iş yapmışlar. Benim ne zaman boyle bir evim olacak diye söyleniyorum içimden ama hayallerim aşkım ve sen hayat ….
Ne güzel bir estetiktir o iki merdivenden çıkılıyor 8 tane oda saydım evde uzun koridorlar büyük bir bahçe bahçen kenarında kiler ve mutfak . İşte Osmanlı yaşamayı biliyormus. Geziye ilk kez Kardofla katılan biri olarak oldukça mutlu oldum. Değişik kareler alındı. Güzel ve anlamlıydı Karaman da yaşıyorum ama Karaman'ı bilmiyormuşum.
KARDOF a teşekkür ederim. Üyelerine ve organizasyon da rehberlik yapan Tayyar Bey'e teşekkür ederim. Yazar : Üniversiteli''