KARAMANDA NEDEN YOLUN ORTASINDA YÜRÜRÜZ

Turgut Cansever Şehir ve Mimari isimli eserinde "Yapılar hayat düzenimizin çerçevesini oluştururken, hayat tarzımızı da şekillendirirler. Yapılar fiziki âleme ait kanunların icaplarına göre oluşurlar. 
Bu kanunların icaplarına göre düzenlenmemiş herhangi bir yapının varılma şansı yoktur. Ancak yapının var olması için daha öncekilikli bir husus, yapının vücuda getirilmesini gerektiren biyo-sosyal faktördür. Yapı ya barınmak için yahut herhangi bir sosyal, kültürel ve iktisadi faaliyeti barındırmak için gerçekleşir. Bu alanlara ait meseleler bile mimariyi gerçekleştirilmesi zor bir sanat düzeyine yükseltmeye yeterli iken, insan hayatinin biçimi ile insanin vücuda getirdiği mimari çerçevenin biçim özellikleri; insanin tabii-ruhi âlemi ile terbiye edilip biçimlendirilmiş psişik âlemine ait biçim özellikleri ayrılmaz şekilde birbirlerine bağlıdırlar. Ruhi âlemi ise insanin inanç âleminin, varlık tasavvurunun, değerler hiyerarşisinin yapısına göre şekillendirilir." diyor
Karamanda imar'ın gündemde olduğu bu günlerde mimari üzerine Turgut Cansever'den bir alıntıyla girmek istedim. Birkaç yıl önce bir Pazar günü gezmeye çıkmıştım kızım anasınıfında okuyordu ve okulda "yayaların kaldırımdan yürümesi gerektiği" öğretilmişti, ben kızımla yoldan yürüyordum kızım ısrarla kaldırımdan yürümemizi istiyordu, doğrusunu isterseniz epeyce de utanmıştım beni ona örnek olmam gerekirken ben yoldan yürüyordum.
Bu utançla kaldırımda yürümeye başladık, kaldırım ancak 2 kişinin yürüyebileceği genişlikteydi. Kaldırımda güçlükle yol almaya başladık, her yüz metre de bir yola inip tekrar kaldırıma çıkıyorduk, kaldırımın dizaynını yapan sayın yetkililer belli aralıklarla kaldırımın tam ortasına ağaç dikmeyi uygun görmüşlerdi ağaç kaldırımı öylesine işgal etmişti ki her iki yanından da geçmeniz mümkün değildi. Yolculuğumuza bir kaldırıma çıkarak bir yola inerek devam ettik ağaçların kaldırımı işgali etmesi yetmezmiş gibi bu seferde çöp tenekeleri belli aralıklarla kaldırımı sonlandırıyordu. Ağaçların ve çöp bidonlarının olmadığı yerde ise bahçe duvarlarından sarkan sarmaşık gül ve ağaç dalları kaldırımı işgal ediyordu. Tüm bunlar yetmezmiş gibi arabalar da kaldırıma bitişik nizam park ettikleri için kaldırımdan indiğimizde yolun ortasından ancak ilerlemek mümkün oluyordu. Yaklaşık 1 km lik yolda hiç abartısız 50-60 defa kaldırımdan yola çıkmış tekrar yoldan kaldırıma çıkmıştık.
Ben yetişkin bir insandım kaldırımdan inip çıkmak sorun değildi fakat ufacık bir çocuğun çıkabilmesinin nasıl olduğunu tahmin ediyorsunuzdur. Bu planlamayı yapanlar hiç mi sokağa çıkmazlar, hiç mi kaldırımlarda yürümezler. Yarın bu sokaklarda hiç mi yaşlanmayı düşünmezler.
Tabii burada şöyle söylemek mümkün Karaman eski bir şehir dolayısıyla bu tür sorunları eski yerleşim yerlerinin hepsinde görmek mümkün. Fakat benim bahsettiğim yer eski bir yerleşim yeri değil, en yeni mahallelerinden biri olan Yunuskent mahallesi, bu sorun sadece Yunuskent mahallesinde değil aynı sorunu Doğukışla da ve Hürriyet mahallesinde de görmek mümkün. Evet biz Karaman'lılıar gerçekten de yolun ortasından yürüyoruz. Çünkü yürüyebilecek bir kaldırımız yok. Sorun sadece kaldırımlar mı listeyi uzatmak mümkün, araçlar için park başlı başına bir sorun, bir müteahhide sormuştum "neden yeni yapılan binalara otopark yapmıyorsunuz" diye. Verdiği cevap çok şaşırtıcıydı "belediye otopark için ilave para istiyor" nasıl bir mantık doğrusu ben anlayamadım anlayan varsa izah etsin belediye otoparkı zorunlu koşması gerekirken neden ilave para ister. Arabalar sokaklardan taşınca mı akılları başlarını gelecek.
Bir mekanı tasarlarken orda yaşayacak çocukları, ihtiyarları, kadınları insanı dışarıda tutup bir takım ticari kaygılarla vücuda getirdiğiniz mekân ne kadar şehir olur insanlar orada ne kadar mutlu olurlar. Şehrin tasarımını yapanlar bu sorular kendilerine defalarca sormak zorundalar. Şehirlerin de insanlar gibi ruhu vardır. Ne olur şehrin ruhunu öldürmeyelim.