Toprak olmadan yaşayamayız. Ölümüz de dirimiz de toprağa muhtaç. Hor kullanıyoruz. Çok kirletiyoruz. Nasıl mı? Önce “Atık nedir?” ondan başlayalım.
Bir malın üretimi ya da tüketimi sırasında ortaya çıkan fazladan (gereksiz) ve genellikle zararlı olan yan ürünlere atık denir. Örneğin yediğimiz çikolatanın ambalajı, soyduğumuz meyvenin kabuğu birer atıktır. Bu tür atıklara evsel atıklar denir. Boya, ilaç, makine vb. üretiminde ortaya çıkan atıklara da endüstriyel atıklar denir. Bazı maddeler, kendiliğinden kimyasal değişime uğrayarak başka maddelere dönüşürler. Bu türlü maddelere radyoaktif maddeler denir.
Toprak kirlenmesine yol açan atıkları; katı atıklar, sıvı atıklar, havadaki zararlı gazlar, uçucu küller ve radyoaktif atıklar olarak sıralayabiliriz.
Atıklar ve kirletme:
Endüstriyel atıklar evsel atıklardan daha tehlikeli, zararlı ve sorunludur. Toprak için zararlı olan atık maddeler, toprağın kimyasal yapısını bozar ve toprak canlılarının yaşam koşullarını güçleştirir. Bu maddelerin, toprak içerisinde ayrışıp yok olmaları da çok zordur. Örneğin; günlük yaşamımızda sıkça kullandığımız bazı sert plastik atıklar doğada yüzlerce yıl hiç bozulmadan kalırlar. Katı atık maddeler, kentlerdeki çöplerden ve endüstriyel katı atıklardan oluşur. Bunlar, hiç işlem görmeden olduğu gibi atıldıkları taktirde çevreyi, toprağı, bitki örtüsünü ve diğer canlıları olumsuz yönde etkilerler. Ayrıca bu
tür katı atıkların ayrışmasıyla ortaya çıkan maddeler yeraltı sularına karışarak, hem su rezervlerini hem de diğer arazilerdeki toprakları kirletirler. Katı atıkların pek çoğunu plastik, naylon, lastik gibi sentetik maddeler oluştururlar. Bu maddelerin toprak içerisinde çürüyebilmeleri çok zor olduğundan kirlilik uzun süre ortadan kalkmaz. Bir poşet yaklaşık 400 yıl doğada kalabiliyor.
Asit yağmurları, kısaca fosil yakıtların yakılması sonucu ortaya çıkan yağışlardır. Özellikle sanayileşmenin yoğun olduğu ve fosil yakıtların enerji tüketimi olarak kullanıldığı bölgelerde yakma sonucu azot ve kükürt gazları açığa çıkmaktadır. Oluşan bu gazlar bulutlardaki su buharıyla tepkimeye girerek sülfürik ve nitrik asitleri ortaya çıkarmakta, oluşan bu asitler ise kar, yağmur, çiğ ve sis gibi doğal olaylar sonucunda yeryüzüne ulaşmaktadır. Asit yağmuru toprağın kimyasal yapısını ve biyolojik koşullarını etkilemektedir. Toprağın yapısında bulunan kalsiyum, magnezyum gibi elementleri yıkayarak taban suyuna taşımakta, toprağın zayıflamasına ve tarımsal verimin düşmesine neden olmaktadır.
Ayrıca yine fabrikalardan baca gazıyla çıkarak toprakta biriken kimi ağır metaller de toprağın kimyasal yapısını bozar. Ağır metaller demir, kurşun çinko, bakır, nikel, kadmiyum, kobalt gibi maddelerdir. Bunların toprakta çok az miktarlarda bulunması bile canlıları zehirleyebilir. Uçucu küller, linyit ve taş kömürü gibi enerji maddelerinin yakılmasıyla ortaya çıkarlar. Zamanla bu küller toprağın ve bitkilerin üstünü kaplayarak onların hava ile temasını keserler. Böylelikle toprak üstündeki ve içindeki bitkilerin yaşayabilmesi güçleşir. Aynı zamanda toprak içindeki canlılar da bu durumdan zarar görürler.
Radyoaktif maddelerin zararlı radyasyon yaymaları yüzlerce yıl sürebilir. Bu ışınlar tüm canlılar için çok tehlikelidir. Canlılarda anormalliklere sebep olabilir, onları sakat bırakabilir hatta öldürebilir. Doğada, canlılar için tehlikeli olan radyoaktif madde çok değildir. Ancak insanlar, kimi maddeleri radyoaktif duruma getirerek bu maddelerin enerjilerinden yararlanırlar. Bu sırada meydana gelen kazalar ya da radyoaktif madde atıklarının çeşitli yerlere bırakılması ile doğa kirlenir. Radyoaktif atıklar toprağı ve bitkileri de radyoaktif yaparlar. Bu durum toprakta yaşayan bütün canlılar için çok tehlikeli ve zararlıdır. Sonuçta en fazla zarar gören yine insandır.
Pillerin insan sağlığına ve çevreye çok büyük zararları vardır. Piller cıva, kadmiyum, kurşun, çinko, mangan, lityum, demir, nikel, kobalt ve kimyasal maddelerden üretilir. Bu pillerin gelişigüzel çöplere atılmaması gerekir. Bir küçük kalem pil 4 metrekare toprak kirletir ve bu toprağı üretim yapamaz hale getirir.
Tarım arazilerindeki her toprak, bütün bitkileri yetiştirmeye uygun değildir. Çünkü her bitkinin değişik toprak, besin maddesi ve iklim isteği vardır. Bu yüzden, bir bitkiyi yetiştirebilmek için o bitkinin gereksinim duyduğu besin maddeleri insanlar tarafından ilaveten toprağa verilir. Buna gübreleme denir. Gübrelerin içinde de bazı organik ve inorganik zararlı maddeler vardır. Yapay gübrelerdeki bitki besin maddelerinin tümü tuz formundadır. Bu nedenle aşırı gübrelemede, toprak ve bitki tuzdan zarar görür. Toprağın yapısı bozulur. Çünkü bu durumda toprak hem tuzlanır, hem de besin maddesi dengesi bozulur. Bu da bitkilere yarar yerine zarar getirebilir. Toprağın aşırı gübrelenmesi toprak kirliliğine yol açar. Gübreleme sonucu kirlenen toprağın temizlenerek eski haline döndürülmesi çok güçtür. Aşırı gübreleme ile ortaya çıkan zehirli maddeler, kükürt, amonyak, arsenik, kadmiyum, krom, kobalt, bakır, kurşun, nikel, selenyum, vanadyum, fosfat, bakır, çinko gibi maddelerdir.
100 kg Amonyum Nitrat gübrenin içerisinde 33 kg azot bulunur. Geriye kalan 67 kg dolgu maddesidir. Bunun anlamı şudur:Her 100 kg Amonyum Nitrat gübresini toprağa verirken 67 kg toprağa zararlı atık vermekteyiz.
Toprağa dökülen atık yağlar, bitkileri tahrip eder, toprak ürünlerinin azalmasına neden olur. 1 litre atık motor yağı 800 bin litre içme suyunu kullanılamaz hale getirir.
Acaba
“Toprak ve atıklar” ile ilgili yasalar var mı?
Bu yasaları okudun mu?
Yasa kimlere sorumluluklar getiriyor?
Acaba senin de sorumluluğun var mı?
Toprak sadece bizim mi?
Doğada yaşayan bitkinin, hayvanın, mikroorganizmaların da hakkı yok mu?
Diğer canlılar kirletiyor mu?
Sadece kirleten insanoğlu değil mi?
Gelecek nesillere temiz bir dünya bırakmak dileğimle…
Kaynak : www.tema.org.tr
Bayram VANLI
Karaman TEMA Yavru TEMA Sorumlusu