Kalbinde Müslümanlara ve özellikle Müslüman gençlerin dertlerine ve kalplerindeki hastalıklara çare arama aşkıyla yaşamış Mısırlı mütefekkir Şehit Hasan El-Benna böyle sesleniyor gençlere. “Hazırlanın Gençler! Ve bugün çaba gösterin, çünkü yarın iş yapmaya gücünüz yetmeyebilir.” Peki ya neye hazırlanacak gençlik ve niçin hazırlanacak? Milletimiz zor günler geçiriyor, yine milletimiz bu çileli günlerin atlatılması ve çağın vebası gibi yayılan ahlaki çöküntü karşısında iman, irfan, fazilet ve bilgi ile donanmış; karakterli, ahlaklı, kişilikli; vatanına, milletine ve dinine sahip çıkan, bir gençliğe ihtiyaç duyuyor. İşte tamda bu sebeple Hasan El-Benna gibi Seyyid Kutub gibi Mehmet Zahid Kotku gibi Nureddin Yıldız gibi ve daha nice müfessir ve fikir alimlerine, gelecek nesillerin inşası için zaman ve emek harcayan bir nevi gençliğin gönül doktoru, inananların iman dünyasının mihmandarlığını yapan bu şahsiyetlere kulak vermemiz gerekiyor. Biz, Zarifoğlu tabiriyle; “ Giderek bütün gençleri saran bir gırgır furyası, bir gevezelik, malayanilik, bir seviyesizlik…” durumu istemiyoruz. Biz gençleri zehirleyen klişe laflarla entelektüelvari ahkamlarla gençleri göstere göstere sokağa kanalize eden kaosperestleri de istemiyoruz. Peki biz yani millet olarak neyi arzuluyor ve neyin hayalini kuruyoruz? Milletimizin ihtiyacı olan ve tamda çağımıza ilaç olacak bir reçete ile çıkıyor Hasan El Benna yine karşımıza ve davetçi gençlere şu tavsiyelerde bulunuyor:
-Şartlar ne olursa olsun ezanı duyduğunuz zaman namaza kalkın.
-Kur'an'ı Kerim'i okuyun, inceleyin veya dinleyin. Azıcık zamanınızı bile yararsız işlere ayırmayın.
-Dilinizi düzgün konuşmaya çalışın. Çünkü bu Müslüman olmanın belirtisidir. Arapça’yı öğrenin, çünkü Kur'an en güzel şekilde Arapça ile anlaşılır.
-Hiç bir konuda aşırı tartışmayın. Zira gösteriş hiç bir zaman yarar sağlamaz.
-Fazlaca gülmeyin. Çünkü Allah'a bağlı olan gönül, sakin ve vakarlı olur.
-Maskaralık yapmayın. Çünkü mücahid bir millet, ciddiyetten başka bir şey tanımaz.
-Dinleyicinin işiteceğinden fazla sesinizi yükseltmeyin. Çünkü bu bencillik ve eziyet vermektir.
-Kişileri çekiştirmek ve tavırları küçümsemekten sakının. Hayırdan başka bir şey konuşmayın.
-Karşılaştığınız kardeşlerinizle sizden istemese bile tanışmaya bakın.
-Görevler vakitlerden fazladır. Vakitten yararlanmak için başkasına yardımınızı esirgemeyin. Yapacak bir göreviniz varsa onu en kısa yoldan en güzel şekilde bitirmeye çalışın.
-Her hususta temizliğe önem verin. Evinizde, elbiselerinizde, vücudunuzda, iş yerinizde. Çünkü bu din, temizlik üzerine kurulmuştur.
-Ahdinize, sözünüze ve vadinize vefa gösterin. Şartlar ne olursa olsun bunlara muhalefet etmeyin.
-Okuma ve yazmanızı sağlamlaştırın. Müslümanların gazete ve dergilerini çokça mütalaa edin. Küçük de olsa kendinize ait bir kütüphaneniz olsun. İhtisas sahibi iseniz branşınızda derinleşin.
-Hükümet vazifelerine düşkün olmayın ve onları rızkın en dar kapısı olarak bilin. Ama size verildiği zaman da reddetmeyin. Davanın vecibeleri ile tamamen çatışmadığı müddetçe bu vazifelerden ayrılmayın.
- Malınızın bir kısmı ile davaya katılın, üzerinize farz olan zekâtı ümmete verin. Geliriniz ne kadar az olursa olsun, ondan fakir ve yoksullara bir hak ayırın.
-Az da olsa malınızın bir kısmını beklenmedik hadiseler için ayırın ve katiyen lüks eşyaya kapılmayın.
-Durmadan tevbe ve istiğfar edin. Uyumadan evvel birkaç dakikanızı nefsinizi muhasebeye ayırın. Şüpheli şeylerden kaçının ki harama düşmeyesiniz.
-Eğlence yerlerine yaklaşmak şöyle dursun, onlara karşı bir savaşa girişmelisiniz. Bütün konfor ve rehavet görüntülerinden uzaklaşın.
-Her yerde davanızı yaymaya çalışın. Nefsinizle şiddetli bir şekilde mücadele edin ki, onun yularını ele alasınız; gözünüzü haramdan ayırın, duygularınıza hâkim olun.
-Sürekli ümmetle ruhen ve amelen bağlantılı olun ve kendinizi daima kışlasında emir bekleyen bir asker gibi kabul edin.
İşte tahayyül edilen gençlik çizgisi budur! Ne eksiktir ne fazla.
Biz ‘Asım’ın Neslinden’ ümit varız. İman, irfan, fazilet ve bilgi ile donanmış; karakterli, ahlaklı, kişilikli; vatanına, milletine ve dinine sahip çıkan bir gençliğin yeniden yanımıza, yöremize ve içimize taa içimize güneş gibi doğacağından hiç şüphemiz yok, kimsenin de şüphesi olmasın biiznillah. Onun için bize rahatlık yok, bize kolay iş yok, bize sorumsuzluk yok bize durgunluk bize yorgunluk yok. Çünkü yarınlar yorgun olanların değil, rahatından vazgeçenlerin olacaktır. Ve hatırıma son olarak Erbakan Hocanın “Her bahar bir çiçekle başlar” sözleri geliyor. Hepimiz bu baharı başlatmak için gelin çabalayalım, koşturalım. Sonra dönüp ardımıza şöyle diyelim; ‘Ülkemden hatırıma hep sefiller geliyor. Bin yüzlü Ebrehe' ler, kara filler geliyor. Şimdi devran değişti; ebâbiller geliyor.’ Her şey bundan ibaret; ebrehe olmak kolay, hazanı getirmek kolay. Ebabil olmak, baharı yaşatmak zor. Yazımı, ahlak ve fazilet sahibi bir neslin inşası için ruhunu, aklını ve yüreğini ortaya koyup kıyamda bekleyen soylu dava sahibi gençlere selam ederek sonlandırıyorum.