Zaman geçiyor ya hızlıca, gözümüzün nuru çocuklarımız da büyüyorlar aynı hızda. Büyüyorlar ama ailelerine yükledikleri sorumlulukları da beraberlerinde büyütüyorlar ve bir zaman sonra her şeyi sorar oluyorlar. “Anne-Baba ben nasıl doğdum?”
İşte bu sorularla başlar okul öncesi dönemde cinsel eğitim. Ama nedense toplum olarak “cinsel eğitim” denilince şöyle bir duruyoruz. Hele de bu eğitimin okul öncesi dönemde verilmesine ise hepten karşı çıkıyoruz. Sanıyorum bu tutumumuz, cinsel eğitim adı ile toplumdaki cinsellik tabularının çakışmasından kaynaklanıyor. Oysa okul öncesi dönemde cinsel eğitim hiçte tahmin ettiğimiz gibi bir şey değildir. Bu dönemde verilecek olan eğitimin en temel amacı; çocuğun yeryüzünde cinsiyet farklılıklarının var olduğunu öğrenmesi ve kendi cinsel kimliğine uygun olan davranışların farkına varmasını sağlamaktır. Bu nedenden dolayı da okul öncesi dönemde cinsel eğitimin korkulacak bir yanı yoktur.
Öyle ki bu eğitim, okul öncesi eğitim kurumlarında zaman zaman planlanan etkinlikler dahilinde çocukların kendi cinsel kimliklerini ve karşı kimliği kavrayabilmesine imkan sağlamaya yönelik olsa da, cinsel eğitim ayrıca bir eğitim etkinliği olarak ele alınmamaktadır.
Cinsel eğitim ailede başlar ve bu eğitimden sorumlu en temel kişiler de anne ve babalardır. Çocukların en çok merak ettikleri konular ise doğum, cinsiyet farklılıkları ve anne babanın rolleridir. Elbette ki merak ettikleri bu konularla ilgili sürekli sorular sorarak ve anne babalarını gözlemleyerek meraklarını gidermeye çalışırlar. Bu nedenle anne ve babalar çocuklarının kendilerine yöneltmiş oldukları sorulara yanlış yanıtlar vermekten kaçınmalıdırlar. Sorularına kısa ama doğru yanıtlar vermek çocukların ebeveynlerine sağlayacakları güven açısından da oldukça önemlidir.
Çocukların yönelttikleri soruların görmezden gelinmesi veya anne babanın doğru modelden uzak bir yapıda olması, çocukların merak ettiklerini farklı yollardan öğrenmeye çalışmasına neden olabilir. Ama çocuğun merak ettiklerini kontrollü ve doğru bir şekilde kendi ebeveyninden öğrenmesi daha iyi olacaktır. Çocuklar model alarak, taklit yoluyla öğrendikleri için ebeveynlerin kendi cinsel kimliklerine ait olan özellikleri doğru bir şekilde sergilemeleri gerekmektedir. Ancak günümüzde bayanlarında çoğunlukla çalışma hayatına girmiş olması nedeniyle gelişen androjen kişilik dediğimiz toplumdaki bay ve bayan görev dağılımını ortadan kaldıran kişilik yapısı, çocuklarımıza doğru bir şekilde aktarılmalı ve cinsiyetlerin davranış özelliklerinin farklı bir boyut kazanması sağlanmalıdır.
Ortalama 2 yaşlarında cinsiyet farklılıklarıyla ilgili sorularla ve 3-4 yaşlarında da doğum ile ilgili sorularla oldukça sık karşılaşılmaktadır.
Ebeveynlerin bu yaşlarda karşılaşacakları sorulara karşı tutumları, çocuğun bu konuda kendini değerlendirmesi için ilk dönütler olacaktır. Eğer ebeveynler çocuklarını susturmaya çalışıp, onlara baskı yaparlarsa, sorulara karşı ilgisiz davranırlarsa, aile içerisindeki sohbetlerde bu konulara hiç yer vermezlerse, sorulara kaçamak ve yanlış yanıtlar verirlerse, çocuklardaki bu merakın sönmüş gibi görünmesi olasıdır. Ancak her ne kadar öyle görünse de çocuk merak ettiği bu soruları sürekli olarak odak noktasında tutacak ve cinsellik artık onun için bir tabu halini alacaktır. Cinsel kimliğini tanımayan bir çocuk kendisine farklı cinsel kimlik arayışlarına yönelecek ve bu durumda ergenlik döneminden başlayarak toplum tarafından hoş karşılanmayan bir kişilik yapısına bürünecektir.
Özet olarak; okul öncesi dönemde verilebilecek olan cinsel eğitim; çocuğun kendi cinsiyetinin farkına varması ve karşı cins ile olan farklılıkları kavrayabilmesini sağlamak temelli, doğru bay-bayan modelinin çocuğa aktarılması ve bu dünyada kendine bir yer edinmesini sağlaması amaçlarını taşımaktadır.
Zaman çok çabuk geçiyor! Öyle ki geçip giden zamanı geri getirmek imkânsız.
Onun için de çocuklarımızın gelecekte sağlam bir kişilik yapısına sahip olmasını ve toplumda iyi bir yer edinmesini istiyorsak bu yıllarının kıymetini bilmeliyiz. Çünkü dedik ya geçip giden zamanı geri getirmek imkânsız!
Alper Yusuf KÖROĞLU
KMÜ SHMYO Çocuk Gelişimi Bölümü
Öğretim Görevlisi