Kendimizi bazen köşeye sıkışmış hissederiz. Öyle anlarımız olur ki küçük bir gürültü sinirlerimizi uyarabilir. Ya da sevmediğimiz bir yemeğin kokusunu duyduğumuzda o ortamı terk etmek isteriz. Kendimize döndüğümüz zamanlarda çevremizdeki kişiler yığınla üzerimize gelir gibi olur. Kulaklarımızı kapatıp bu ortamlardan kaçmak isteriz . Zaman zaman yalıtılmış bir yalnızlığa ihtiyaç duyarız. Hiç kimse olmasa saatlerce akvaryumdaki balıkları izlesem diye düşünürüz.
Ne kadar bunalmış olsak da beceremeyiz bunları yapmayı. Gürültüye tahammül ederiz , sahte bir gülümsemeyle çevremizdeki yığınlara cevap veririz , kokusundan rahatsız olduğumuz şeyler için pencereyi açarız. Kendimizi bir şekilde ifade ederiz çünkü düşüncelerimizi yönetme ve ifade etme sanatını öğrenmişizdir.
Peki otizmli bireyler için durum aynı mıdır? Onlar düşüncelerini sistematik bir biçimde ifade edemezler. Bu yüzden sık sık öfke nöbetleri geçirirler, sınıftan kaçarlar, gözünüzdeki boyanın ne olduğunu anlamak için parmağıyla gözünüze bastırırlar. Acıya dair hisleri gelişmediği için size acı verecek bir davranış yaptıklarında karşınıza geçip gülebilirler. Otizmli çocuklarda ki bazı dikkat çekici davranışlar şöyle sıralanabilir;
-Kendisini çevresinden uzaklaştırma ve kendi dünyasında yaşama
- Cansız nesnelere insanlardan daha fazla ilgi gösterme
- Sebepsiz gülümseme, gülme ve ağlamalar
- Söylenen sözleri anlamsızca tekrarlama
- Konuşması yaşıtlarına göre gerilik
- Cümle içinde kelimelerin yerlerini yanlış kullanma
- Anlamsız yeni kelimeler uydurma
- Göz göze gelmekten ısrarla kaçınma
- Kucağa alınmayı beklememe
- Değişikliklerden kaçınma
- Arka arkaya anlamsızca bazı hareketlerin tekrarı
- Hafıza, müzik ve okuma gibi alanlarda garip becerilerinin olması
- Kendine zarar verici hareketler
- Dış uyaranlara (ışık, ses gibi ) anormal cevap verme
- Belli nesnelere aşırı bağlanma (ip parçası, gazoz kapağı gibi)
- Diğer çocuklarla ilişkiye girememe
- Aşırı korkulu ve tedirgin bir hal içinde olma
Nedenin hala bilinememesi tedavi yaklaşımlarını da zorlaştırmaktadır. Hastalığa özgün herhangi bir ilaç kullanılmamaktadır. Bireysel eğitimlerle amaçlanan otizmli çocuğun sosyalleşmesini ve ilişki kurmasını sağlayabilmektir. Zeka düzeyine göre okuma ve yazma eğitimi verilebilmektedir. Bu çabaların asıl amacı çocuğun dış dünyaya uyumunu sağlamaktır.
Burada en önemli görev aileye düşmekte. Aile otizm konusunda bilgiye sahip olmalı , tedavi içinde etkin rol almalı ve tedaviyi uygulayan kişilerle işbirliği içinde olmalıdır. Beklentisi yüksek, aceleci ailelerin tedaviyi yürütmesi zordur. Otizm yaygın gelişimsel bozukluk başlığı altında yer alan ömür boyu devam eden bir hastalıktır. Bu yüzden kısa zamanda büyük değişimler beklemek ailenin hayal kırıklığı yaşamasına neden olabilir.
Otistik çocuğun öğrenmesi için yapabileceği yollardan gidin . Olumlu davranışlarını ödüllendirin, olumsuz davranışlarını görmezden gelin. Oyun ortamı oluşturarak iletişim kurun. Oyun ortamında çocuğu kabullenme, esnek olma, yakın olma, çabaları destekleme, eğlenceli ve komik olma, iletişimi sürdürme için çaba gösterme, sıcak ve huzurlu ortam sağlama, duygularını gösterme ve paylaşma, fiziksel temas kurma gibi davranışlar sergileyiniz.
Çocuğunuza ilgi gösterin, sevin ve kabullenin. Ona fırsat verin fırsat verdikçe gelişme sağlayacağınızı unutmayınız.
2 Nisan Otizm Farkındalık ayında etrafımızda bizden farklı duran renkleri fark edebilmemiz adına….
Mutlu, huzurlu, sağlıklı yaşamlar...
PSİKOLOG
AYŞE ÜLKÜ NUR ÖZKAN