Siyaset Meydanı !
Tam da sanal hayatlarda yaşayıp gerçek hayatın özlemini yaşadığımız şu günler kavgalarımız, iç hesaplaşmalarımız, yarışlarımızın da rotası şaştı yeri meydanı değişti!
Siyasetin Er Meydanı!
Meydan ki ne meydan!
Er değil sanki yer meydanı... Yeren yerene verilen bir mücadele kim daha çok yererse kendini kazanmış taraf zannediyor.
Çalışan, üreten, azmeden insan halkanın en küçük parçası gibi çekiştiriliyor eleştiriliyor.
Ezildikçe eziliyor, hor görülüyor.
Eğer arkasında bir dayanağı yoksa sırtından düşüyor!
Yapan yapıyor yapamayan için yeni bir meslek dalı doğuyor; Eleştirmenlik.
Yapamayan yorum yapıyor; Muhalefetlik.
Yapamayan çamur atıyor; Çirkeflik.
Yapamayan iftira atıyor; Acizlik.
‘’Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol’’ diyen Mevlana’nın torunları birbirlerinin açıklarını açtıkça açtılar, kusurundan, eksikliğinden faydalandılar!
Bir yana konuldu yapılanlar hep yapılmayanlardan bahsedildi.
Rakibi karalamak, başarıya giden yolu açar oldu. İş yapamayan yapılan işi sabote etmeyi kendine iş edindi.
Herkes kendine yakıştırdığını giyiyor artık, başkasında gördü mü gülüyor eleştiriyor hatta kınıyor… Kendi kusurlarını başkalarının zaaflarıyla yamıyor, sonra gidip aynısından birde kendisi alıyor bu durumun sebebini hepimiz çok iyi biliyoruz!
Havaydı, çevreydi, topraktı suydu derken siyasete de getirdik kirlenme sırasını!
Karalama politikası,
Yıpratma politikası,
Yıldırma politikası,
Görüyorsunuz ki bu işi meslek edinenlerin sayısı oldukça fazla!
Amma velakin arkadaşım bu işten ekmek yenmez ki!
Karanlık aydınlığa kavuşur, gerçekler açığa çıkar ilahi adalet tecelli eder. Bugüne dek kim sıvamış ki güneşi balçıkla…
Yapanda ortada yapılanda…
Bukalemun gibi bulunduğu alanın rengini alan değerlerimiz deve kuşu misali işine geldiğinde deve işine gelmediğinde kuş!
Kimin söylediğini bilmediğim bir sözle son veriyorum satırlarıma.
‘’Hor göreni Hoş görme Dolu bak ki boş görme Devekuşu var diye Develeri kuş görme…’’
Güzel bakıp, güzel görenlerden olmak dileğiyle…