Peygamberler şehri ve 70 bin erenin yaşadığı mis kokulu maneviyat havasının olduğu Karamanımız da toplumumuza değer katan hikayelerimize geri dönme vakti geldi, bu günde siz değerli okurlarımıza ilginizi çekeceğini umduğum yine kültür ve folklor zenginliğimiz olan ilimiz sınırları içerisinde bir hikayeyi aktaracağım. Karaman ilimizin tanıtımına 70 bin erenle çıktığımız bu yolda en ufak bir ipucunu dahi kaçırmayarak değerlendirmeye çalışıyoruz. Böylelikle ileriki yıllarda belki de bir animasyon filmine konu olacak bir Karaman tanıtım hikayesi ortaya çıkacaktır.
Bir düğün davetinde yanıma hiç tanımadığım bir kişi gelerek yazılarımı takip ettiğini ve ilgiyle okuduğunu söyledi. Bende haliyle memnun olduğumu belirterek eleştiride bulunmasını söyledim. Akabinde bana başka bir şey söylemeden “Mademki araştırmacı yazarsın neden filanca bölgede, kazılan çukurların ve kabir yerlerinin, tekrar toprakla doldurulduğunda toprak artacağı yerde eksik kalıyor, bunu bir araştır” diyerek yanımdan uzaklaştı. O anda kafamda beliren, bir yeri kazdığımız zaman bu kabir olur veya her hangi bir iş için açılan çukur, vb. buraları tekrar kapattığımızda belli bir toprak artar açılan çukurun eksik kalmasına mümkün yok. Ben bu muhasebeyi yaparken adama adını bile sormadan gözden kayboldu. Al İsmet sana bir araştırma konusu belki de içinden çok güzel bir hikaye çıkacak diyerek araştırmalarıma başladım ve uzunca bir araştırmadan sonra ortaya şöyle bir hikaye çıktı.
Müslüman Türk toplumu zamanında geçmeyen, fakat bölgemizde geçen ve hala etkisini gösteren olayın hikaye kısmı umarım Karaman ilimizin tanıtımına bir katkıda bulunur.
Binlerce yıl önce bölgemizde yaşayan bir topluluk putlara, diğer canlı/cansız türlerine taparak ve sihir, büyü işleriyle uğraşarak yaradan Allaha şirk koşuyorlardı. Bu kavime Cenabı Allah tarafından bir peygamber gönderilmiş ve insanlara doğru yolu göstermiştir. Her yerde olduğu gibi insanlar peygamberi inkar ederek kendi bildiklerini yapmaya devam etmişlerdir. Allah’ın emir ve yasaklarına uymamışlar, Allaha ortak koşmaya putlara ve diğer canlı/cansız varlıklara tapmaya devam etmişler, Allaha ve gönderdiği elçisine karşı gelmişlerdir. Cenabı Allah’ta yasak ve emirler hususunda aşırıya giden her topluluğa felaket verdiği gibi burayı da yerin üstünü altına getirerek bu kavimi helak etmiştir. İşte bu olaydan sonra burada kazılan çukurların kapatılma aşamasında içinden çıkan toprak ilk zamanlar çukurun tabanından akıp gitmiş, atılan toprağı adeta yutmuştur. Burada insanlar ölülerinin üstünü kapatırken atılan topraklar içinde akıp kaybolmuş ölülerinin üstünü hiçbir zaman kapatamamışlar, mevtaları kurda kuşa yem olmuştur. Zamanla da bu mesafe kapanarak binlerce yıl geçmesine rağmen günümüzde sadece bir karış üstte boşluk kalacak aşamaya gelmiştir. Bu kavimin bir kısmı telef olmuş yaşayanlarda bu olayın verdiği ıstırapla kısa sürede yok olmuşlardır. Bu kavimin yaşadığı topraklarda yüzlerce yıl yerleşim yapılamamıştır.
Bilmeyerek te olsa bazen Müslüman kişilerinde kullandığı fakat gayrimüslimler tarafından ölenin arkasından kullanılan “Toprağı Bol Olsun” sözleri tahminime göre bu olayın ardından söylenip günümüze kadar gelen bir sözdür. Lakin, Allah (c.c.) kendisine ortak koşanlar için Kuran-ı Kerimde Tövbe Suresi 113.Ayetinde belirtildiği üzere “Allaha ortak koşanlar için af ve mağfiret istemek yasaktır” denilmiş. İşte burada ölen gayrimüslimler için söylenen “Toprağı Bol Olsun” sözleriyle kurtuluşu arayan gayrimüslimlerin karşısına Tövbe Suresi 113.ayet çıkıyor. Dikkat ederseniz af
ve mağfiret istemek yasak deniliyor. Müslümanlar ölenlerin arkasından Allahtan istenilerek, “Allah Rahmet Eylesin” denilir. Gayrimüslimlerde o felaketten sonra affedilmeleri için “Toprağı Bol Olsun” der. Çünkü Cenabı Allah Tövbe Suresi 113.ayetiylede kendisine ortak koşanların af dilemesini apaçık yasaklamıştır. Binlerce yıldır ilimiz sınırları içerisinde bulunan bu küçük bölgemizde Müslüman Türk Milletinin de 951 yıldır bu topraklarda yaşamasıyla toprak seviyesi milim milim yükselmekte yüzey seviyesine yaklaşmaktadır. İnşallah inançlı Türk Milleti sayesinde kısa bir süre sonra her yerde olduğu gibi buranında kabirleri toprakla dolacaktır ve artacaktır. Allah (c.c.) yaşayanlarımıza güzel ahlak versin ve doğru yoldan ayırmasın; ölenlerimizin de taksiratını affetsin, Dikkat edin, toprağı bol olsun sözünü mümkün olduğunca kullanmamaya dikkat edelim. Allaha ortak koşanlar için gelen felakete istinaden kabirleri topraksız kalan kavim için söylenen bu sözü söylemekle şirke de girmiş oluyoruz Allah muhafaza…Nisa Suresi 116.ayetinde belirtildiği üzere “Allah (c.c.); Allaha ortak koşanları ve şirk dışında dilediğini bağışlar…”