Dünyayı etkisi altına alan covid-19 salgını yaklaşık 2 senedir bizlerle. Türkiye’deki ilk vakanın açıklanması ile birlikte(11 Mart 2020) alışık olmadığımız bir yaşam tarzını benimsemek zorunda kaldık. Alışkanlıklarımız değişti, ilişkilerimiz sanallaştı, yaşam tarzlarımız, bakış açımız çeşitlendi. Neyse ki aşılamanın artması ile birlikte yaklaşık iki yıllık reklam arasından sonra hayatın normal akışına dönebilmemiz için yol aldığımız tünelin ucundaki ışık gittikçe kuvvetlendi, belirginleşti.
Pandemi dönemi boyunca birçok şeyden fedakârlık ettik. Örneğin; eğitimimizden, hayallerimizden, maddi kaynaklarımızdan ve daha birçok şeyden. Peki bütün bu fedakarlıklardan sonra kazancımız ne oldu? Ömrümüzden plansız ve programsız giden iki koca yıl düşünün. Amaçsız, ilkesiz öylece gidivermiş. Ne büyük bir kayıp! İşte tam bu noktada devreye giren bir kurtarıcımız var. Tüm insanların sahip olduğu ama pek çoğumuzun aktif olarak kullanamadığı “uyum sağlama becerisi”. İnsanoğlu olarak çeşitli çevre koşullarına kolayca uyum sağlayabilme becerisine sahibiz. İşte bu beceriyi aktif olarak kullanabilen insanlar pandemi döneminde özellikle sokağa çıkma kısıtlamalarının yoğun olduğu dönemlerde online eğitimlerle, canlı yayınlarla ve bir takım bireysel aktivitelerle bu dönemi en az hasarla atlatabildiler. Aslına bakarsanız pandemi döneminin pozitif taraflarından en önemlisi de bu oldu. Öğrenmeyi öğrenen bireyler eğitim ve öğretimin sadece okullarda yapılmadığını, bireysel çabalarla da insanların kendilerini geliştirebildiklerini ve hatta ruh sağlıklarını korumak için bireysel olarak neler yapabileceklerini gördüler. Diğer taraftan pandeminin en olumsuz taraflarından birisi de bireylerin bağımlılık ile mücadelesi oldu. Bu zor durumu meydana getiren en önemli etken madde “boş zamandır”. Boş zaman üretkenlik için son derece önemlidir çünkü insan beyni sürekli çalıştığı için bir şeyler üretme halindedir. Fakat bu boş zaman adeta bir zehirdir. Eğer fazla miktarda alınırsa tamamen boş vermişlik haline dönüşerek sizi çok olumsuz durumların içerisine sürükleyebilir.
Yazımızın başında da dediğimiz gibi yaklaşık 18 aylık bir kapanma döneminin sonuna geliyoruz. İsterseniz gelin hep birlikte bu dönemin raporunu çıkartalım. Bir düşünelim; Kitap okumak, tedx videoları izlemek, spor(ev egzersizler) yapmak, en az bir şairden birkaç şiir dinlemek, yeni bir dil öğrenmek, kendi alanımızla ilgili sertifikasyon eğitimlerine katılmak, online toplantılara veya canlı yayınlara katılmak(instagram,zoom), arkadaş grubunuzla her hafta okuyacağınız bir kitabın tahlilini yapmak, deneme veya araştırmalar okumak, kendinizi geliştireceğiniz filmler izlemek, günlük yazmak…
Görüldüğü gibi liste çok uzun. Peki siz bunlardan veya bunun gibi aktivitelerden kaçını hayata geçirdiniz? Kendinizi geliştirmek için neler yaptınız? Hayatınız kayıpmış gibi görünen bu iki senenin ne kadarını geri aldınız? Kendinizi gerçekleştirme yolunda ne kadar yol kat ettiniz? Bütün bunları oturup bir düşünün eğer gerçekten bunların birçoğunu yapmadığınızı ve gerçekten boş aktivitelere zamanınızı heba ettiğinizi düşünüyorsanız endişelenmeyin çünkü; hiçbir şey için geç değil hemen ilginizi çeken, kolay erişebileceğiniz bir etkinlikle başlayabilirsiniz.