Uçsuz bucaksız Çin ordusu, Budist/Taoist rahipler, çalgıcılar, Talas’ta, Tevhid erlerini yenmenin hayalini kuruyor; şarap yüklü atlar, lanet olası yüklerinin altında ezim ezim eziliyordu.
Abbasi Halifesinin duasıyla uğurlanan Mücahidler ise, Karluk kardeşleriyle buluşmuş, Kıta’nın, izmler batağından kurtulacağı anı gözlüyorlardı.
Akşam güneşi batıyor, gönüller aydınlanıyordu, bir anda. Arapça/Türkçe zafer çığlıkları duyuldu.
Hak, bir kez daha galip gelmişti.
Buhari/Tirmizi hadis aşkıyla yollara düşmüş, İbn-i Sina tıbbın kitabını yazmış, Farabi tevhid düşüncesini pratize etmiş, Uluğ Bey/Biruni göğün sırlarını keşfetmiş, Harezmi sayılarla dans etmiş, Serahsi hukuku çağına nakşetmişti.
Kaşgarlı, Türkçenin derinlerine inmiş, Yusuf Has, mutluluğun bilgisine ulaşmış, Edip Ahmet gerçeğin eşiğine yüz sürmüştü.
Yazının başkenti, akupunkturun vatanı, 12 makamlı müziğin kapısı olmuştu Doğu Türkistan.
14 harfle dünyaya hakim olmanın adıydı, Uygur Alfabesi.
1763/Çin işi bir işgaldi. Birlik bozulunca dirlik kalmazdı. Bitmeyen kin, 1000 yıl sonra yeniden zehir kustu, Doğu Türkistan’a!
Atalık Gazi Devleti Lideri Yakup Han, Abdülaziz’e elçiler yolladı, biat etti. Türkistan nefes almıştı yeniden.
93 Harbi, Çin’e yaradı. Türkistan, artık Sincan ‘işgal edilmiş topraklar’dı.
Fakat neden Türkiye’de bir ilçenin adı hala Sincan’dı?
İç/dış dünya ile irtibatı kesilen Urumçi’de, tek telgraf makinası, Sömürge Valisinin elindeydi.
1931/Hotan/Mehmet Emin Buğra, Kaşgar/Osman Batur, Karaşehir/Hafız Bey, Kumul/Hoca Niyaz, Altay/Şerif Han… Kutsal Cihad’ı başlatırlar.
1933/Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kurulur. Lider Hoca Niyaz/yardımcısı Sabit Molla’dır.
Lakin Ankara, Stalin/Çin aşkına, yeni devleti tanımaz.
Böke Batur namıyla bir Mücahid çıkar, Çin’in karşısına. Çarpışır çarpışır, şehit olur.
Böke’nin gerilla eğitiminden geçmiş bir arslan vardır sahada: Osman Batur!
Altay Dağları’nın özgürlük savaşçısının kulağından hiç gitmez, Böke’nin sözleri:
“Bugün silahımızı alanlar, yarın canımızı alırlar. Bir gün biz, kafirleri yine çölün öbür tarafına atacağız. Sayıları, Taklamakan çölündeki kum taneleri kadar olsa bile…”
40’ındaki Batur, 30bin eriyle 10 yıl cihad eder. Çin’in kuvveti 300bindir. 1’e 10!
Hain bir ırkdaşı, ihbar eder Batur’u.
200 kişilik birliğe direnir.
29 Nisan 51/Esirdir, kulakları ve kolları kesilmiştir; Hazret-i Hamza gibi.
Katiller nişan almışlardır. Hamza yüreklidir Batur: “Gördüğüm hiçbir şeyden korkmam!”
Şehadete uzanan bir ses duyulur: “Allahuekber!”
Haberi, annesine ulaşır: “Ben oğlumu bugünler için doğurdum!”
İsa Yusuf yaşayan tarihtir, kayda geçer, olup biten ne varsa… “Vatan için vatan!” sloganıyla Türkiye’dedir, İsa Yusuf. Timsah gözyaşı döken Ankara bürokrasisini aşamaz bir türlü.
49/Mao, Doğu Türkistan’a Çinli aileler yerleştirir. % 4’ten % 50’ye çıkarır, kısa zamanda. Koloni şehirler kurulur.
Ezanlar susturulur, camiler kapanır.
Milyon milyon Uygurlu, Himalaya/Pamir dağlarında vatana hasret giderken,
95/Hoten Cihadı, ardında binlerce şehit bırakır. ‘Dünya ile beraber hareket eden(!)’ başkentler, kadehleri katliam için kaldırırlar.
2017/Doğu Türkistan’da 7-8 aylık hamileler, ‘2. çocuk yasağı’ yüzünden kürtaj oluyor, 8 yıllık maaş karşılığı ceza ödüyor, anneler kısırlaştırılıyor.
Melek yüzlü Uygur kızları, ailelerinden koparılıyor, Çin’in iç bölgelerindeki köle pazarlarına götürülüyor; bir daha da haber alınamıyor.
Yer altı/yerüstü kaynakları iç ediliyor; petrol, altın, bakır… ev sahibinden kaçırılıyor.
Katliamcı ABD, soykırımcı Fransa, sömürgeci İngiltere ve kinci Rusya ile 5’li çete kuran Çin, gücünü, dünyayı kuşatan sahte liderlerden alıyor…
Hayat acılarla devam ediyor; Talas Ovası, kardeşlerinin yolunu gözlüyor.