Hayli zaman oldu yazmayalı bu hasreti. Yazmasam da yüreğimde büyüyor bu dert. Senden ayrı düşeli 6 sene oldu. 6 koca yıldır kokuna hasret bu yüreğim. Bu gözlerim göremese de yeşil kubbeni! Kokunu çekerdim ya içime. Ravza'nda öten bülbüllere imrenirdim ya. Mescidinde hafızlık yapan çocuklara imrenirdim. Rahlelerde duran kabartma yazılı Ku’an-ı Kerimlere imrenirdim ve hayret ederdim alabildiğine!
Biz engellileri hiç kimse adam yerine koymasa da benim resulüm mescidine kabartma yazılı Kuranlar koydurmuş ki, görmeyen bir ümmetim mescidime gelirse mahrum kalmasın Kuran’dan! Parmaklarıyla haykırsın diye hüznünü, garipliğini, kimsesizliğini. Mescidinin İmamı Ali Bin Abdurrahman Elhuzeyfi’ye imrenirdim.1978’den bu yana koskoca bir ömür ile mescidine hizmet etti diye.
Oğlu Ahmet Bin Ali Elhuzeyfiyi’de yetiştirip yerine imam bıraktı diye. Her beş vaktin ardından son durağı cennetülbaki kabristanı olan ve komşun olmakla şereflenen ve cenazeleri mescidinde kılınan insanlara heveslendim. Açılıp kapanan şemsiyelerine imrendim. Kundaklarında kuzu gibi meleyen, mescidinde sana olan hasretini haykıran bebeklere imrendim. Dünyalara bedel huzurlu akşamlarına imrendim. Mescidine hizmet edenlere imrendim. Varını yoğunu, yurdunu yuvasını terk edip Medine’ne mücavir olanlara imrendim. Genç yaşta eşleriyle gözyaşlarını ravzana döken resul aşıklarına imrendim. Ali ulvi kurucu ve ailesine imrendim. Mahmut hazretlerine imrendim. Son durağım Medine olsun diye çabalayan hakiki aşıklara imrendim. Cemalinle arada perde olmayanlara imrendim. Toprağına kanat çırpan tayyarelere imrendim. Beş vakit secdelerle alınları öpen halılara imrendim. Ravzana koşan Salatüselamlara imrendim. Gülen yüzleriyle gülüşünden izler taşıyan Medinelilere imrendim. Ya Resulallah!
Bundan beş, altı sene öncesine kadar kolaydı sana gelmek. Bir ekmeği ikiye böler yarısıyla sana gelirdim. Ramazanlarda camilerde müezzinlik yapar, cemaatin verdikleriyle koşardım Rroğlu dövizcisine. Elime ne geçtiyse sana gelmek için dökerdim. Senden başka bir tesellim yoktu. Bir gidenin ardına düşer gelirdim sana. Her türlü mahrumiyeti göze alır düşerdim yollara. Neler demezlerdi ki insanlar bana. ‘Uçağa binmek için gidecek olur bu oralara! Gözün görmedikten keyri oraya gedipte nöğörecen! Oralara bakmakta sevap! Senin zati gozün kör. Otelde yatır yatır geri gelir bu’ derlerdi ve benim talihsiz kulaklarımda duyardı bu lakırdıları.
Efendim, vallahi ben ne uçağa binmek için gelirdim sana! Nede fazla sevap almak için. Ben, kimselerin beni anlamadığı o naçiz hasretimi sana arz etmeye gelirdim. O zamanlar nasibi olanlar gelirdi sana! Şimdi ise parası olanlar. Geçenlerde dedim ki ciğer parem oğluma: çok geç geldin bu dünyaya be oğul! Ne olaydı bir on on beş sene önce geleydin bu dünyaya da bineydik bir demirden kanatlı kuşa! Uçup gideydik o sultanlar sultanına. Aaah! Ah! Ya Resulallah, oğluma senin hayatından izler taşıyan asrısaadet radyo tiyatrosunu dinletmeye başladım. Seni tanısın! Seni sevsin diye. Bir zeyd gibi anasını babasını sana tercih etsi diye. Ebvada seni karşılayan öksüzlüğün ağusunu tatsın diye. Taifte taşlara siper olsun diye. Anam babam sana feda olsun ya Resulullah diyebilsin diye. Neccar oğullarının kızları gibi seni sevsin diye. Ebubekir gibi sadık dost, Ömer gibi adil! Osman gibi cömert! Ali gibi yiğit olsun diye. Aşkından inleyen kütük gibi sevdalı! Sahibini sana şikayet eden deve gibi masum olsun diye. Enes gibi aşık! Ebuhureyre gibi cefakar olsun diye. Musap gibi zenginliği ve rahatı sana tercih etsin diye. Ümmümektum gibi seni görmeden sevsin diye.
Dünya o kadar kirlendi ki efendim! Ebulehepler ölmedi! Ebucehiller evlerimize kadar giriyor. Koruyamıyoruz efendim çocuklarımızı pisliklerden. Şimdi çocuklarımıza bile tahammülümüz yok ya Resulallah! Daha kundaktayken telefon veriyoruz çocuğumuzun eline sussun diye. Hani dayına gidiyoruz deyipte diri diri toprağa gömerlerdi ya kız çocuklarını! Bizimde onlardan pek bir farkımız yok ya Resulallah! Onlardan tek farkımız, onlar bir kere öldürürlerdi çocuklarını amma biz daha kundakta başlıyoruz çocuklarımızı öldürmeye ve her gün öldürüyoruz onları teknolojiyle.
Ya Resulallah ben oğlumu çok seviyorum. Çok istiyorum mescidine el ele girmeyi. O kadife kafasını ravzana sürmeyi. Oğlum! Anlat bana uhudun heybetini! Koca Hamza’nın kabrişerifini. Anlat oğul! Nasıl efendimizin ravzası! Anlat oğul bana Rbubeker’i, Ömer’i. Anlat oğul yeşil kubbeyi. Tut oğul elimden de bir kez daha koklayayım güllerin efendisini! Demeyi.
Amma ne yapayım ki sana gelmeye maddi gücüm kalmadı gayrı. Çağır bizi efendim! Bir kez daha geleyim sana! Kadife kafalı oğlumu da getireyim sana. Rumeysa misali anam babam sana feda olsun ya Resulallah!
İşte benim tek sermayem! İşte benim göz bebeğim. Al bizi yanına! Ya Resulallah! Baş. bizi bağrına ya habiballah.
Efendims ana gözyaşlarıyla ağıtlar yakmaktan gayrı bir tesellim kalmadı. Duy beni ey resul! Çağır da geleyim ravzana. Ey! Bağdısabah, uğrarsa yolun semtiharemeyne! Selamımı arz eyle resulüssekaleyne.