HEY SEN ! EVET SEN. ALLAH SANA BU SORUYU SORARSA NE CEVAP VERECEKSİN ?
(Şehrimizdeki ve dışarıdan gelen gençlere sahip çıkmak yerine, her şeyi paradan ibaret zanneden ve nerede ise her şeyden fayda elde etmeye çalışan ruh sahiplerine (!) ithaf olunur.)
Çok yoğunsun değil mi. Hem öyle yoğun ki mesela bu yazıyı sonuna kadar okumaya vaktin yok, ki zaten çoğu gibi sende okumayacaksın biliyorum. Vaktin yok çünkü bitmek tükenmek bilmeyen dünyalık işlerin var. Vaktin yok çünkü, oku diyen Allah’ı ve ölümü nerede ise benim gibi unutan milyonlarca insandan sadece birisin. Varsa yoksa mal, mülk, para, giyim , kuşam, sanal dünya, zevk, eğlence ve ben, ben , ben işte.
Yalan mı? Caddeler üç kuruş kâr için yalan söyleyen alıcı ve satıcı ile dolu. Mağazalar gözü gönlü bir türlü doymayanlarla dolup dolup boşalıyor her gün. Lokantalar komşusu aç mı tok mu haberi olmayan karnı tok sırtı pek ailelerle köşe olmakta. En kalabalık yerler ya telefoncu dükkanları ya da evinin eşyasını değiştirmeye yeminli kadınların ziyaretgahı haline gelmiş perdeciler, koltukçular beyaz eşyacılar işte. Ha, az kalsın unutuyordum. Bir de ne yazık ki daha evlenmeden boşanmaya yeminli çiftlerce lebalep doldurulan adliyenin aile mahkemesi koridorları var. Ne yazık ki en kalabalık mekanlar arasında.
Bunca zevk-ü sefa derdine düşmüşlüğümüz yetmiyormuş gibi bir de neme lazımcılığımız, vurdum durmazlığımız, kendi kusurumuzu görmeyip beğenmediklerimiz, küçümsediğimiz, sözüm ona dindarlığımız, milliyetçiliğimiz, üzerine toz kondurmadığımız hanımefendiliğimiz, laf söyletmediğimiz beyefendiliğimiz, din adamlığımız, doktorluğumuz, tarikatçılığımız, iş adamlığımız, akademisyenliğimiz, amirliğimiz memurluğumuz velhasıl mangalda kül bırakmadığımız halimiz. Hani diyoruz ya. Onca günahımıza ve neme lazımcı halimize bakmadan hem de.
Ulan bu Suriye’den gelenlerde amma pislikler ha diyeni mi ararsın.
Bir siz eksiktiniz,Karaman’ın her yanı Afganlı doldu vallahi yeter artık diyeni mi.
Başka bir ağızdan küstahça, Doğun adamı değil mi zaten bunlardan çekiyoruz ne çekiyorsak cümlesi.
Bakma sen bu kızların kapalı olduğuna namaz yok abdest yok…
Şu tarafın adamı sahtekar olur hep zaten…
Anasına babasına bakmadı rezil rezil dolaşıyor sokaklarda…
Ya hu arkadaş bu çalışan kadınların yüzünden oluyor bunlar…
Çalışmayıp karı parası yer bu zibidiler iş versen ne olur bu tiplere…
İmam olsa ne olur, elli milyarlık arabaya biniyor adam…
Adam en lüks cipe biniyor amma çalıştırdığı adamların maaşını ödemiyor…
Bilmez miyim bunları falan partili işte hepsi aynı…
Kulağında küpe, saç sakal desen gâvurdan farksız…
Bir karış sakal var hepsinde, ama gel gör ki işi gücü üç kağıt bu filan vakıfçıların…
Üniversite öğrencisi işte, arsız uğursuz bu ne arkadaş…
Bu gençlikten hiçbir şey olmaz serserilikten başka yaptıkları bir şey yok…
Diyen diyene.
Vs.. vs…
Şimdi gelelim Rabbimizin bize soracağı o soruya.
“…Ey filan kulum. Sana imkan verdim. İş verdim. Para verdim. Fazla fazla mal mülk verdim. Evin oldu. Araban oldu. Bağ verdim bahçe verdim. Bol bol da zaman verdim. Kazandığın o paradan ne kadarını o hor gördüğün öğrencilerin gönlünü kazanmaya harcadın. Evini kaç kez hırsız ya da balici deyip kötü gördüğün bir yetim ya da muhtaç öğrenciye açtın. Arabanla kaç kez hakir gördüğün bir öğrenciye faydalı olmak için sefer yaptın. Neden sana gönderdiğim o Suriyeli kız evladına eğitimi ve barınması için yardım etmedin de kötü gözle bakanlardan oldun. Muhtaç ki sana iş başvurusu yapan gencecik hanım kıza neden ismine, cismine ve cinsiyetine göre muamele ettin. Şehrine dışarıdan gelmiş ve sırf kılık kıyafetinden dolayı tukaka gördüğün kaç tane kız öğrenciye iyi niyetle burs aradın. Serseri deyiverdiğin üniversiteli öğrencilerden kaç tanesine maddi imkan sağladın, eşyanı verdin. Şimdiki nesil zirzop deyiverdiğin kaç tane liseli gencin yanlışa gitmesine engel oldun. Kaç tane üniversiteli delikanlının bir ihtiyacını aldın ya da birisi alsın diye çaba sarf ettin. Kaç tanesine vakit ayırdın. Kaç tanesine değer verdin ve düzgün birer insan olsunlar diye kaç tanesi için dua ettin, göz yaşı döktün ?...” derse ne diyeceksin.
İyi de bana ne ki Allah’ım…Ailesi bakmamış ben mi bakaydım… Allah’ım çok yoğundum bir bilsen… Hem inan ol hiç vakit yoktu. Yoğundum… Öyle mi?