“Hürrem Süleyman’ı fethetti” diyor Prof. Dr. Halil İnalcık. Atının terkisinde ve kılıcının kınında küffara baş eğdiren bir kahır ve gazap taşıyan Süleyman, Hürrem’e baş eğmişti. Yüreği her dem Hürrem’in fethine hazır, dili her dem Hürrem’i terennüm halindeydi. Diyarı küffara sefer eylediğinde dağı taşı korku sarardı; ama sefer dönüşlerinde hareme girdiğinde dizlerinin bağı çözülürdü Süleyman’ın. Çözülürdü; çünkü haremde Hürrem beklerdi onu. Hürrem, yani dünya fatihinin gönlünün fatihi, âlemin yüreğine korkular salan adamın yüreğinde titremeler, depremler yaratan kadın beklerdi.
Süleyman’a Hürrem olmak nasıldır bilemem ama Hürrem’e Süleyman olmak müthiş olsa gerek. Dağa taşa korku salan bir cihan padişahının en insan olduğu andır Hürrem’e Süleyman olmak. Yani aslında, aşk insanın her şeyden önce kendini fethetmesidir; bütün kinlerinden, kirlerinden ve kibirlerinden arınıp en insan haliyle çırılçıplak orta yerde durmasıdır.
“Aşk gelicek cümle eksikler biter” diyor Yunus Emre. Aslında aşk gelince cümle kin, kirler ve kibirler biter. Ortalığa düşeriz ve gizleyemeyiz hiçbir şeyi. Elimiz ayağımız dolaşır, dilimiz tutulur. Tam bir teslimiyet halindeyizdir ve teslim olmaya çoktan razıyızdır. Ne cihan padişahı Süleyman olmak kar eder o zaman ne de Süleyman peygamber olmak. Yapayalnız, çırılçıplak kendimizle ve kendimizdeyizdir o an ve o an kendimizden geçmenin başka bir tene tin olmanın sevdasındayızdır. Yani Süleyman olmak değildir derdimiz; Hürrem’de yok olmak, Hürrem’le var olmaktır.
Evet, Hürrem Süleyman’ı fethetmiştir. Ve biz Hürremler ve Süleymanlar artık kimseyi fethetmiyor, kimse tarafından fethedilmiyoruz. Biz şimdi bütün Hürremleri işgal ediyoruz ve Hürremler bütün Süleymanların dünyasını talan ediyor. Bir yağma sofrasında başroldeyiz. Ve yağmadan elde ettiğimiz için hiçbir şeyin kıymetini bilmiyoruz. Bir tek kalenin fethi için aylarca yürüyen bir ordunun neferleri olmadığımız için fethetmeyip sadece işgal ve talan ediyoruz. Bu yüzden de ne Süleymanların kıymeti kaldı ne de Hürremlerin.
Aslında Süleyman olmak ne hoş, her mevsim fethe hazır ve her mevsim fethedenin sıcaklığında olmak ne güzel. Ve ne güzel Hürrem olmak, bir cihan padişahına diz çöktürmek, bir cihan padişahının dizinin dibinde yaşlanmak.
Zeyyat Şahin