3. Selim, Osmanlı padişahlarının sekizincisidir. 24 Aralık 1761’de doğmuştur. Sultan 3. Mustafa’nın oğludur. Osmanlı saray adetlerinde; doğan ilk şehzadeler için kutlamalar düzenlenir ve bu kutlamalar uzun bir müddet devam ederdi. 


3. Selim 5-6 yaşlarına geldiğinde, gerek dini gerekse ilmi anlamda bilgi seviyesi yüksek, o dönemin önemli hocalarından dersler almaya başlamıştır. Başta İslami ilimler olmak üzere oldukça iyi bir eğitim almış ve aldığı eğitim sayesinde öğrendiklerini hayatına aksettirmiş, kısacası ilmini tam bir hal dili haline getirmiştir. Ayrıca iyi bir hattat, iyi bir binici ve ok atmada da oldukça kabiliyetli bir şehzade olarak yetiştirilmiştir.
 
Bunun için hem devlet adamları, hem hanedan üyeleri, hem de halk, 3. Selim’e güveniyor ve onu kurtarıcı olarak görüyorlardı. Bu sayede 3. Selim 7 Nisan 1789‘da genç bir padişah olarak tahta geçmiştir. Daha tahta geçer geçmez “Düşmandan intikam alınmadıkça kılıç kınına girmeyecektir!” fermanıyla ona olan güveni boşa çıkarmayacağını anlatmaya çalışmıştır. 3. Selim gerek devlet idaresinde gerekse halk arasında yapılanları takip amaçlı tebdili kıyafetle kontrollerde bulunuyordu. Bu da halk arasında 3. Selim’e duyulan güveni biraz daha artırıyordu. Çünkü o halkın gözünde Fatih gibi kararlı, Yavuz gibi cesurdu.
Fakat Selim’in tahta geçtiği dönem, hem içte hem de dışta büyük buhranların yaşandığı bir dönemdi. Karışıklıklar zincirinin birbirini takip ettiği, çeşitli entrikaların döndüğü, iltimasların, haksızlıkların sonunun gelmediği bir dönemdi. Bu karışık ve belirsiz dönemde yeni kurum ve kuruluşların oluşturulması kaçınılmazdı. 3. Selim de devletin durumunun farkında olduğundan yeni yollar, çareler aramaktaydı. “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe” stratejisiyle yol almaktaydı. 3. Selim ilk başta Encümeni meşveret adı verilen bir meclis de problemler açıkça belirlendi ve alınan bazı kararlar doğrultusunda ıslahat çalışmaları başlatıldı. Askeriye, ilmiye, maliye, bürokrasi vb. alanlarında ıslahat yapma kararları verildi. Bu kararlar Osmanlı devletini içine düştüğü bu karışık durumdan kurtarmaya yönelik tedbirleri içinde barındırmaktaydı. Evet, belki Osmanlı Devletini yıkılmaktan kurtaracak büyük köklü değişiklikler yapılamamıştı ya da yapılacak imkan ve ortam bulamamıştı; çünkü artık Osmanlı itilafçılara göre kara deliğe girmişti bir kere ve ne yapsa da yıkılmaktan kurtulamayacaktı. Onlara göre artık Osmanlı hasta adamdı. Ortaya çıkan Kabakçı Mustafa isyanı da hem Osmanlı’nın sona biraz daha yaklaşmasını, hem de 3. Selim’in tahtan indirilmesini biraz daha tetiklemişti.
Neticesinde 3. Selim de tarihin tekerrür etmesinden kaçamamıştı. O da “beyaz gömleği giymiş” ve ona reva görülen acı sona boyun eğmişti.( 29 Temmuz 1808)