Paylaşınca canın acıyorsa, 70 bin erenin içine giremezsin…

Karaman’ımız da yaşamış 70 bin erenle çıkmış olduğumuz bu yolda bir yılımızı tamamlamak üzereyiz. Yazılarımızın asıl amacı Karaman ilimizi tanıtmaktı. Ama sizlerden gelen olumlu ve olumsuz eleştirilere bakınca konuları biraz daha çeşitlendirerek sizlere daha faydalı olmaya karar verdim.  Çünkü bildiğin bir konuyu paylaşmak ve diğer insanlara mümkün olduğunca bu bilgileri aktarmak kadar güzel bir şey olmasa gerek. İşte tam burada konumuzun başlığı da paylaşmak üzerine… Dünyanın dört bir yanındaki bütün insanlar; ne güzel değil mi teknoloji sayesinde herkes birbiriyle diyalog halinde olabiliyor. Bir şeyleri sürekli sosyal medyada paylaşma imkanımız oluyor. Birbirimizi görmesek te, duymasak ta sosyal medya üzerinden bildiklerimizi paylaşabiliyoruz. Çoğumuz birbirimizi tanımıyoruz bile, ama paylaşımlarımıza birçok kişi ulaşabiliyor. Günümüz imkanlarında sosyal yardımlarımızı sivil toplum kuruluşları vasıtası ile dünyanın dört bir yanına ulaştırabiliyoruz. Ne güzel bir şey değil mi teknoloji ve imkanlarla paylaşımlarımızı dünyanın dört bir yanına ulaştırabilmek. Kimi zaman bir kurbanımızı Afrika’da yoksul bir aileye ulaştırıyoruz, kimi zaman dedelerimizden ninelerimizden bize kalan bir kültür olan yemek tarifini paylaşarak herkesin görmesini sağlıyoruz. Tozlu raflardaki bir fotoğraf albümümüzdeki eski bir fotoğrafı paylaştığımızda, o fotoğrafı gören bir kişi bile olsa ne kadar mutlu olacak içi kıpır kıpır edecek biliyor musunuz? Yine eski plaklarımızı eşe dosta vererek onları eskilere götüreceğimizi ve ne kadar mutlu edeceğimizi bir düşünün. Nitekim bir anımı anlatayım. Arkadaş ortamında sohbet ederken bir ara babamın eski plaklığından bahsettim. Arkadaş gurubumun içinde kendisi de bir cümbüş sanatçısı olan Madenşehir Köyünden İsmail Buhur kardeşimiz bana İsmet abi bende otuz kadar eski plak var, dinlemek istersen getiriyim dedi. Bende hemen içimde bir coşku oluştu ve getir İsmail dedim. İsmail birkaç gün içinde plakları getirdi. Heyecanla dinlediğim o plaklar beni o kadar mutlu etti ki anlatamam. Bazen çok küçük şeyler bile insanı mutluluk deryasına götürebiliyor.

Elimizdeki bir ekmeği paylaşmak, bir bilgiyi paylaşmak, kullandığımız bir araç/gereci paylaşmak, ufacık bir tebessümü paylaşmak, sevgimizi paylaşmak, eski bir fotoğrafı paylaşmak, mutluluğumuzu paylaşmak, üzüntülerimizi paylaşmak, yaşadığımız duygularımızı paylaşmak… gibi daha birçok şeyi dostlarımızla, arkadaşlarımızla, komşumuzla ve insanlarla paylaşabiliriz. İnanın insan paylaştıkça mutlu olur, paylaştıkça yaşam standartı yükselir. İyilikler güzellikler paylaştıkça artar. Paylaşıldık sıra atmosfere pozitif enerji yayılır.

Özellikle bu köşe yazımda bilginin saklanmaması ve paylaşılması konusunda duracağım. Çünkü gerçekten bildiğimiz bir bilgiyi saklamayalım. İnsanlığın hizmetine sunalım. İnsanlığa o bilgiler ışık olsun. Eşinizin dostunuzun yolunu aydınlatsın. Şiir mi yazıyorsunuz, yazımı yazıyorsunuz, kimsenin bilmediği yemek tarifleriniz mi var, dedelerimizin anlattığı hikayeler... bildiğimiz bütün buna benzer konuları kaleme alarak ya da sosyal medya sayfası üzerinden veya Kültür ve Turizm Müdürlüklerimizle irtibata geçerek paylaşabilirsiniz. İnanın elinizdeki bir bilgiyi paylaştığınız zaman insanlığa da hizmet etmiş olacaksınız. Elimizdeki o hazinelerin beynimizin bir tarafında veya tozlu raflarda kaybolup gitmesine izin vermeyelim.

Bu arada paylaşmanın da usul ve adaplarına, örf ve adetlerimize uyalım. Bu konuda hocalarımız sürekli uyarıda bulunuyorlar. Paylaşmanın sınırlarını belirleyelim. Bir şehit cenazesinde düğün videosu paylaşmaktansa bir başsağlığı mesajı paylaşalım. Bir doğal afet sırasında denizde fotoğraf paylaşacağımıza geçmiş olsun dilekleri ileten bir mesaj paylaşalım.

Konumuzun başlığı olan paylaşmaktan o kadar çok korkuyoruz, çekiniyoruz ki…Bildiğimizi anlatmaktan, elimizdeki bir şeyi vermekten, bir ekmeği, bir selamı, bir günaydını, bir sıkıntımızı bile artık paylaşmaktan korkuyoruz. Biz bu hale niye geldik diye durup bir düşünelim. Kendimizi bu konuda aşmaya çalışalım. Dinimizce de paylaşmanın önemi çok iyi vurgulanmıştır. Yüce Allah(c.c.) paylaşımı emretmiştir. Bunun en güzel örneği ise zekattır. Bunu zaten, hepimiz elimizden geldiğince yapmaya çalışıyoruz. Paylaşımı sadece zekat ve maddi yardımlarla sınırlamayalım. Paylaşımın sınırı yoktur. Belli çizgiler içerisinde herkes her şeyi paylaşabilir. Bilginizi, birikimlerinizi, tecrübenizi paylaşın ki insanlığa her açıdan hizmet etmiş olursunuz. İnanın paylaştıkça, hem huzuru bulacaksınız, hem de ahiret hayatına kazanç sağlamış olacaksınız. Huzuru, duayı, barış ve dostluğu, zulmü, sevinçleri, sıcaklığı, gücü, ayrılığı, hayalleri, hayatı, bilgiyi, üreticiliği, yalnızlığı, masumluğu, şefkati, ekmeği, yokluğu, son nevaleyi, son noktayı paylaşmak…Paylaşmak her şeydir. Zenginsek fakire yaklaşalım, sağlıklıysak hastaya varalım, bilgimiz varsa bilmeyenle konuşalım, sevgiyle doluysak suratı asıkla arkadaşlık yapalım, öksüz-yetim değilsek öksüz ve yetimlerle muhatap olalım…sevgi ve paylaşmak en yakından başlar. Sevgi paylaşılınca kutsaldır.

Ekmeğini yalnız yiyen yükünü yalnız taşır (Atasözü)

Bir mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez (Hz. Mevlana)

HAYAT PAYLAŞINCA  GÜZELDİR…