Tanıklık, bir kimsenin geçmişte yaşanan bir olayla ilgili beş duyusuyla elde ettiği bilgi ve görgüyü “mahkeme huzurunda” anlatmasıdır.
Tanık beyanını mahkeme huzurunda vermektedir ve beyanını verirken davaya konu olan olaya dair detayları doğru bir şekilde anlatılmalıdır. Tanık gerçeği söylemekle mükelleftir. Tanık kasıtlı olarak doğru beyanda bulunmazsa yalan tanıklık(şahitlik) suçu oluşmuş olacaktır.
Tanığın yalan ifadesi olayla ilgili değilse bu suç oluşmaz. Tanık vermiş olduğu beyanında dosyaya konu olan olay haricinde gerçeğe aykırı beyanda bulunur ise yalan tanıklık suçu olmayacaktır. Yalan tanıklık suçu, tanığın dosyaya konu olan olaya dair bilerek ve isteyerek gerçeğe aykırı beyanda bulunmasıyla oluşacaktır.
Yalan tanıklık suçunun oluşması için tanık dinlemeye yetkili olan kurul veya makam karşısında mahkeme önünde beyan vermesi gerekmektedir. Tanık dinlemeye yetkili olmayan kişi ya da kişiler önünde olaya dair gerçeğe aykırı olan beyanda bulunulması halinde suç teşkil etmeyecektir.
Yani; yalan tanıklık suçu tanığın mahkeme huzurunda gerçeği söylemekle mükellef olduğu ancak tanığın gerçeğe aykırı beyanda bulunmama amacında olarak hareket etmesiyle oluşmaktadır. Tanık, olaya dair gerçek beyanları sunmamak kastıyla yalan beyanda bulunabilir, olayı hatırlamadığını söyleyebilir, eksik bir şekilde anlatabilir. Bir tanığın ya da şahidin çıkarıldığı mahkemede sorulan sorulara bildiği her cevabı doğru, eksiksiz ve çarpıtmadan söylemesi gerekir. Aynı zamanda görmediği durumları da dile getirmemesi yalan beyanda bulunmaması gerekir.
Tüm bunların aksinin gerçekleşmesi durumunda yalancı şahitlik suçu işlenmiş olur. Bu durum tespit edildiği ya da ortaya çıktığı takdirde, şikâyetçi olan olmasa dahi kamu davası şeklinde süreç başlar. Bunun temel sebebi ise bu suçun her şeyden önce mahkemeye karşı işlenen bir suç olması ve adaleti kandırma amacı taşımasıdır.
Türk Ceza Kanunu madde 272’ye göre; Hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye, dört aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Mahkeme huzurunda ya da yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. Üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturma veya kovuşturması kapsamında yalan tanıklık yapan kişi hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi ile ilgili olarak gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişinin gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla; yalan tanıklık yapan kişi, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur. Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; hükmolunur. Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, altıncı fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır. Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında hapis cezası dışında adlî veya idari bir yaptırım uygulanmışsa; yalan tanıklıkta bulunan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak her yazımda belirttiğim gibi bu tarz davaların bir avukatla açılmasını ısrarla öneriyorum ve yineliyorum, bu suç ile ilgili dava açmadan önce de bu konulara bakan bir avukata danışmanızı öneriyorum.