Çocukluğumda tek bir avuntum vardı; tek bir oyuncağım. Kırık bir teyp ve sabahtan akşama kadar kapanmayan radyosu. Tek arkadaşımdı benim radyo. Diğer çocuklar ip atlarken, top oynarken bana radyo ahbaplık ederdi. Frekansları avucumun içi gibi bilirdim. Frekansı en sola çevirdiniz miydi en son radyo istasyonu Burç FM’ydi. Burç FM’nin hemen sağındaki ilk frekans; klasik müzik yayını yapan Trt Radyo 3’tü. Onunda sağında GSRT (Gençliğin Sesi Radyosuydu). İbre hep GSRT’nin üzerinde durur; 93.3 frekansı bana hayat verirdi adeta. Yayıncılar sanki benim bir parçamdı. Mehmet özergin abi, Hakan Balcı abi, Ümit Özyurt abi. Ümit abinin delicesine Uğur Işılak sevdasını hiç unutamam. Programlara telefonla bağlanmak en büyük zevkimdi. Hele radyodan hediye kazanmak!: hiç unutmam; birde Nur abla vardı! Çocukluğumdan kalan şefkatli bir ses. Nur ablanın programına katıldığımda bana bariz bir torpil yapar ve hediye kazandırırdı. Yine GSRT’de her Cuma ihsan Atasoy’un sesinden cevşenülkebir duası yayımlanır; bende heyecanla dinlerdim. Aslında çocuktum; Cevşen duasının kıymetini bilecek şuurda değildim ama nedense korkunç bir sadakatle beklerdim yayımlanmasını. Yayınlar, ilahiler, türküler vs. hep banttan: kasetten yayımlanırdı. Aile gibiydik radyoyla! Hiç kopmayacağını sandığım güçlü bir bağımız vardı aramızda. GSRT her gece Marmara FM ile ortak yayına geçerdi. Evde elektrik kesilip radyo sussa sanki kolum kanadım kırılır öksüz gibi kalırdım. İbreyi GSRT’nin hemen sağına çevirdiğinizde TGRT FM karşılardı sizi. TGRT FM’ninde hayatımda iz bırakan program ve programcıları vardı. Bunlardan en kıymetlisi: Pazar günleri gece programı yapan Mustafa Kıbrıslı ağabeydi! Rabbim rahmet eylesin! Nurlar içinde yatsın. Mustafa Kıbrıslı ağabeyin tevazulu baba sesi sanki yüreğimin tamamını kaplardı. Radyoların vazgeçilmez değerlerinden biriside radyo tiyatroları ve arkası yarın kuşaklarıydı ama bu hususta söyleyeceğim çok şey olduğundan radyo tiyatrosu konusunu müstakil bir yazıda ele almak isterim. Frekansı TGRT’nin sağına çevirince TRT Radyo 1, onunda sağında TRT FM yer alırdı. İbreyi TRT FM’den de sağa kıvırdığınızda Renk FM karşılardı dinleyicilerini. Normalde müzik yayını yapan Renk FM cuma günü dini yayın yapardı. Her istasyonun kendince bir değeri vardı. Reklamlar bile apayrı güzeldi. Çağdaş FM’de akşam yayını yapan bir spiker Celal kaldı yine çocukluğumdan zihnimde mesela. Radyo akşam çaylarının vazgeçilmeziydi. O zamanlar sosyal medya vs. yoktu. Anneler sobada patates pişirirken radyo dinlerdi. O zamanlar TV’lerde değer yargılarımızı ayaklar altına alan sözüm ona kadın programları yoktu. O zamanlar çocuklar tabletlerle cep telefonlarıyla değil; ellerine verilen bir gofretle mutlu edilirdi. O zamanlar müsaitseniz akşama size geleceğiz? Sözcüğü kullanılmazdı. Çat kapı dostluklar vardı. O zamanlar muhabbet vardı. Şimdi ise elde o günlerin ahını etmek kaldı. Ramazan geceleri radyoyla apayrı bir lezzetliydi. Mehmet Özergi’nin sunduğu; gülün gülleri adında bir sahur programı vardı ki: telefonla bağlanabilmek için müthiş çaba gösterirdim. Birde hiç unutmam: Ramazan’ın birinde Karaman’ın o yıllarda önemli firmalarından olan Afra AVM bir radyo programına sponsor olmuştu da 10 milyon lira hediye çeki hediye ediyordu. O yıllarda on milyona hayli şey alınabiliyordu. Radyoya dair çocuklumdan birçok anı kaldı yüreğimde. Ferdi abinin de dediği gibi: ah! Bir çocuk olsaydım! Parklarda oynasaydım! Diye dıngırdamak düştü bize vesselam.