Değerli okuyucularım bugünkü yazımda sizlere idarecilik anlayışından bahsedeceğim.
Sözlerime Peygamberimizin bir davranışından bahsederek başlamak istiyorum. Bir gün Hz Peygamberimiz (S.A.V.) Ashabıyla otururken su dağıtıyordu. Dışardan gelen birisi Kâinatın Efendisini (S.A.V) tanıyamamış ve sormuştu “Sizin Efendiniz Kimdir?” diye. Allah Resûlü de S.A.V.), Seyyidül Kavmi Hadimühüm yani “Kavmin Efendisi Onlara Hizmet Edendir” buyurunca bu zat Peygamberimizin o topluluğun peygamberi olduğunu anladı. Ey habibim sen olmasaydın ben bu alemi yaratmazdım diyen Yüce Allah’ın elçisindeki mütevaziliğe bakar mısınız efendiliğin hizmetkarlıktan ibaret olduğunu ifade ederek zarif bir anlayış sergiliyor .
Hz. Osman (r.a.) zamanında ise, Ibn Ömer, (Hz Ömer’in Oğlu) devlet işleri ne müdahalede bulunmuyordu. Bir gün Hz. Osman, Ibn Ömer'e kadılık yapmasını, Müslümanların arasındaki hukukî anlaşmazlıkları hâlletmesini teklif edince özür dileyerek kadılık vazifesini kabul etmemiş, Rasûl-i Ekrem (S.A.V.)'in bir sözünü hatırlatmıştır. Hz. Peygamber (S.A.V.) buyurmuşlardır ki: "Kadılar üç çeşittir. Birincisi câhillerdir. Bunların yeri Cehennemdir. İkinci zümre âlimleridir, fakat dünyaya meyilleri vardır, ilimleri ile amelleri bir değildir, bunlarda cehennemliktir. Üçüncü zümre ise hem âlim, hem de dünyaya meyli olmayanlardır. Buyurmuşlardır.
Hz. Osman, Hz. Ibn Ömer'e dedi ki:" Ama, senin baban Hz. Peygamber (S.AV.) zamanında kadılık yaptı. Evet, doğrudur, dedi Hz İbn Ömer fakat babam bir mesele ile karşılaşınca Rasulü Ekrem’e’ müracâat eder, müşküllerini hâlletmede zorluk çekmezdi. Çünkü Rasûl-ü Ekrem müşkül bir mesele ile karşılaşınca onun da müşkülünü vahiy hâllederdi. Simdi Rasûl-ü Ekrem aramızda yok ki problemlerimizi ona götürelim deyince Hz. Osman da bu hususta Hz. Ibn Ömer'e fazla ısrarda bulunmadı. Hilafeti dönemde adil davranışı ile islam tarihine adını altın harflerle yazdıran, hakkaniyet anlayışı ile İslam tarihine çığır açan Hz Ömer’in, oğlu bu işi kabul etmiyor ve biliyor ki bu dünya da en adil davrananlar mahşerde Allah’ın huzuruna eli kelepçeli varacaklar. Sözüm ona Böylesine ulu bir zatın oğlu mahşerde mizan terazisi kurulup hesaba çekildiğinde o azabın hiddetinden korkuyorsa cüzdanlarını ve makamlarını vicdanlarına tercih eden makam hırsı uğruna nefsani arzularının girdabında tepinen zavallıların vay haline demeden geçemeyeceğim. Bir de günümüz idareciliğine bakalım. Günümüz idarecilik anlayışı bu zihniyetten maalesef çok uzak. Amacım bütün idarecilere çamur atıp onları töhmet altında bırakmak değil. Benim derdim mütevazi görünüp te içindeki kibri atamayanlara, insanların yüzlerine gülüp te ardından kuyusunu kazanlara, torpil ve adam kayırmacılık hakkında Kuran’ı Kerimden kul hakkında ayetlerle fetva verip te torpili en ağırından yapanlara, iyilik meleği rolüne bürünüp te aslında perde arkasından emrindekilere zulmedenlere, her şey hepimiz için zihniyetini savunduğu halde ben merkeziyetçiliği uygulayanlara, sahte gülücükle yapmacık dürüstlükle ahkam kesenlere, Ben kul hakkından korkarım cümlesini her fırsatta tekrarladığı halde, Devletin bütün imkanlarını kendi özel işlerine tahsis ederek sunni ibadet rejisörlüğüne soyunanlara. Ben şerefli olmanın ölçüsünü madde de mevkide değil fazilette ararım dediği halde, şeffaf ve geniş odalarda, döner koltuklarda bencilce hükümranlık ilan ederken emrindekileri dar mekanlara zulmü reva gören gafillere, benim yolum Hak yoludur diye savunduğu güzellikleri uygulama cesaretini gösteremeyen ve karşısındakileri aptal yerine koyarak akıllı geçinen ahmaklara bu “Hangi İdarecilik” adını siz koyun. İşte ben onlara diyorum ki kulak verin Necip Fazıl KISAKKÜREK’ in şu mısralarına
Ufka bakarlar, ölüm uzakta mı uzakta…
Ve tabut bekler suya inmek için kayıkta
Sultan olmak dilersen tacı sorgucu unut
Zafer araban senin bir gıcırtılı tabut.
Ölümün avcılık yaptığı bir dünyada hiçbir çıkar insanın kendisine olan saygısını kaybetmeye değmez. O zaman hadi bugün başlayın nefsinizi ayağınızın altına alıp çiğnemeye çünkü yarın çok geç olabilir. SAYGILAR