Kirlenmeden yaşayabilmek, doğumdan ölüme kadar hiç ama hiç kirlenmeden doğduğumuz an gibi tertemiz kalabilmek ne güzel olurdu değil mi?. Kirlenmek dedim de aklıma geldi. Geçenlerde sokakta yürürken gördüğüm sabah akşam doğum yapacak hamile bir kadın beni derinden etkiledi. Belki birkaç gün sonra dünyaya getirecek bebeğini, hayata merhaba diyecek tertemiz bir bebek, tertemiz açacak dünyaya gözlerini, dünyanın kalleşliğinden bihaber. O an dedim ki keşke hepimiz bu bebek kadar tertemiz olsak, sonsuza dek. Birde baktım ki şu mısralar dökülüverdi dudaklarımdan,
Dünyanın süslü gösterişine aldanıp ta,
Esir oldu şu insanlık paraya,
Sen yaşamdan nasibini almamış bebek,
Doğma boğulursun dünyanın kirlenmiş sularında.
Doğmak istiyorsan hazır ol her türlü sahtekarlıklara,
Öödün verme sakın sevgiden mahrum kalanlara,
Gerçekleri görünce adalete hakim ol,
İşte o zaman cennet kapıları açılır sana.
Evet sevmek, sevilmek ve paylaşmaktan geçiyor aslında temiz kalmamız. Bombaların yağmur misali yağdığı Suriye de savaşın acı yüzünün en masum aktörleri olan bir çocuğun bir dilim kuru ekmeği sokakta oynayan arkadaşları ile paylaşıp ta en son parçasını kendi yiyen, belki birkaç saat sonra üzerine düşecek haince bir bombanın etkisi ile paramparça olacak o küçücük sabinin paylaşma adına verdiği insanlık dersini izlerken hıçkırıklara boğuldum.
Bizler Şehvet, şöhret ve servet denizinin üzerinde dünyevi şeyler için alabildiğince doymak nedir bilmeyen nefsimizin esiri olup aslında bize hiç mi hiç faydası olmayan dünya malı uğruna cinayeti bile gözümüzü kırpmadan işlerken Suriyeli bu kardeşimizin davranışından kendimizin utanması gerekir diye düşünüyorum. Hazır dünya malı derken şu kıssadan hisseyi söylemeden geçemeyeceğim.
Fakir" bir adamla "Zengin" bir adam birlikte yolculuğa çıkar ve bir yerde mola verirler. Fakir olan oradaki bir ağacın altına uzanıp uyur. Bir müddet sonra zengin arkadaşı uyandırır onu. Kalk karanlık basmadan biraz daha yol alalım. Fakir gözünü açıp; Niye uyandırdın? der ne güzel rüya görüyordum. Hayrola ne görüyordun? Sorma çok zengin olmuşum saraylarım hizmetçilerim vardı. Zengin alaylı bir tavırla sorar:
Yaa peki şimdi ne oldu o malların? Ne olacak gözlerimi açınca kayboldu hepsi.
Zengin güler: Ne yapayım ben öyle malı. Gözlerin açılınca hepsi kayboldu.
Bu defa fakir sorar ona: İyi de sen ölünce malların kaybolmayacak mı sanki?
Eee kaybolacak tabii. Fakir taşı gediğine koyar: O zaman farkımız ne? Benim mallarım, gözlerimi açınca kayboldu seninkilerse gözünü kapayınca kaybolacak. Görülüyor ki malın faydası yok, sadece rızk gerek onu da Er Rezzak ismiyle yarattığı her canlıya rızkını veriyor Yaradan. Yeter ki hırsa kapılmadan çabalayıp Allahtan helalinden istemesini bilelim gerisi boş
Necip Fazıl der ki !
Dünya güzel olsaydı doğarken ağlamazdık.
Yaşarken temiz kalsaydık ölünce yıkanmazdık.
Doğduğumuz gün gibi tertemiz kalabilmek ve bizlere emanet edilen o tertemiz bedeni günü gelince Yaradan’a tertemiz teslim edebilmek dileğiyle saygılar.
RUKİYE UZUN