Uzun bir aradan sonra yeniden sorgulamamız gereken bir konu ile başlıyorum yazıma. Hem düşünüp hem de kendi içimizde bir değerlendirme yapalım yine. İnsanız elbette, her durumda dört dörtlük değiliz sonuçta. Akıp giden zamanın içinde neler yaptığımız, neler bıraktıklarımıza bakmak gerekiyor aslında. Yanlışlarımız ile doğrularımız ile yaşamın bize neler kattığını, neleri aldığını sorgulayalım.

Aslında baktığımızda bu hayatta en kolay şeyden uzaktayız. Sadece iyi insan olabilmek yeterli olacak iken, uzaklaşıyoruz. İnsanlığımızdan, insan olmanın getirdiği güzelliklerden, sevgiden, vicdan sahibi olmaktan, dürüstlükten, hoşgörüden daha nice anlamlı güzelliklerden uzak durup, insan olmaktan uzaklaşıyoruz. Elbette insanız hatalarımız olacak, ancak hatalarımızdan yeni hatalar çıkarmamalıyız. Yeni doğruları bulmalıyız. Bulmalıyız ki, sevgisizlikten, vicdansızlıktan, kibirden kurtulalım.

Başlığı yazarken düşündüm, önce kendim ile başladım düşünmeye, sorgulamaya, kibirli miyim? Belki de öyleyim. Şimdi kendi içinizde sizde sorgulayın. Sadece kibirli olup olmadığımızı değil tabi, kalbimizde ki sevgiyi, vicdanı, insanlığımızı sorgulayın.

Yine bir kıssadan hisse ile devam edelim;

“Bir adam, kendisini çok bilgili ve üstün görüyordu. Öyle yüksekten konuşuyor, herkese yukarıdan bakıyor, kimseyi önemsemez ve herkesi küçümser ve aşağılar, kendisinin herkesten daha iyi olduğunu düşünürdü.

Başkalarının fikri, düşüncesi, yaptıkları onun nezdinde önemsiz, tek önemli olan kendi yaptıkları ve istekleriydi. Zamanla artık yalnız kalması, insanların uzaklaştığını görüyordu. Ancak öyleyken bile kibri onu hala etkiliyordu. Hatayı insanlarda buluyordu.

Yalnız kaldığı bu günlerden bir gün, yaşlı bir bilgeyle tanıştı ve bilge ile sohbet etmeye başladı. Ne kadar da yaptığı yanlışları sorgulamaya başlasa da yine içinden o kibri daha atamamış. Bilgenin karşında da bunu hissettiriyordu. Bilge ile gerçekleştirdiği sohbetten sonra bilge ona kibirli davranışlarının yanlış olduğunu söyledi. Bilge adama uyarılarda, tavsiyelerde ve nasihatlerde bulundu. Ancak adamın içinde ki kibrin sonucunda bu uyarıları dikkate almadı ve kibirli tavrını sürdürdü.

Kendince yine bilgenin söyledikleri onun için önemsizdi. Umursamaz tavrı ile bilgenin yanından ayrıldı.

Bir süre geçtikten sonra, önemli bir kararın eşiğine geldi. İşin içinden çıkamaz oldu. Her şeyi bilen, kendini herkesten bilgili ve üstün gören bu adam verdiği kararın sonucunda istediği gibi olmadı. Sonrasında geriye dönüp baktı, kimse kalmamış. O gün bilgenin nasihatleri ve uyarıları aklına geldi. Bilgeliği ve kültürüyle övündüğü şeylerin aslında ne kadar sınırlı olduğunu fark ettiğinde büyük bir utanç yaşadı ve dersini aldı.”

Bu kıssadan hisse ile kendimizde hissemize düşeni almalıyız.

Kibir insanı yalnızlığa, mutsuzluğa ve manevi zararlara sürükleyen bir duygudur. İnsanı kendi olduğundan büyük görmesinden kendi yeteneklerine, servetine, bilgisine veya fiziksel özelliklerine aşırı derecede güvenmesinden kaynaklanır. Tarih boyunca kibirli davranışları nedeniyle zarar gören ve helak olan insanlar olmuştur. Firavun ve Nemrut buna en önemli iki örnektir.

Tevazu sahibi insan olmanın yollarını arayalım, arayalım ki daha anlamlı ve huzurlu bir yaşam sürelim. 

Kalbinizde sevgiyi ve iyiliği korumanız dileğimle, sevgi ile kalın.