Bu Şehrin Dilinden: Nörürsüñüz?
- Nörürsüñüz? 
- Nörelim işde, çalışıp/oturup duruyuz.


Yukarıdaki kısa konuşma, bu şehrin herhangi bir yerinde, herhangi bir zaman diliminde şahit olabileceğiniz bir sohbetin başlangıç cümleleridir. Çarşıda yahut pazarda dostlarından biriyle karşılaşan, yaşlı ağaçların gölgelendirdiği cami avlularında hâlleşen insanların selamdan sonra gelen ilk sözleridir bunlar.  

“Şehirlerin de insanlar gibi bir talihi, bir ömrü; sevinçleri, kederleri, arzuları, ümitleri, intizarları, duaları var olduğunu düşünürüm.” diyen Turan Karataş (2009), aslında bu sözüyle şehirlerin kendine has söyleyişlerinin de olabileceğine işaret etmektedir bir taraftan. Öyle ya, insanlar sevinçlerini, acılarını, duygularını, düşüncelerini hep kelimelerle dile getirmiş; içerideki hayat dışarıya daima sözlerle yansımıştır. Hiç kuşkusuz, bu dile getiriş biçimi insandan insana, bölgeden bölgeye değişiklik göstermektedir. Bu farklılık, kısaca “yerel konuşma biçimleri” olarak tanımlanan ağızların ortaya çıkışında da etkili olmuştur. 

Peyami Safa (1999: 284), dil meselelerine dikkat çekmek amacıyla kaleme aldığı yazılarından birinde dilin ruhundan ve şeklinden bahsederken “Bir dilin benliği, kelimelerle değil; kelimeler arasındaki münasebette, bağlantı şekillerinde, kelimelerin gramer ve sentaks hususiliğinde, sözlere verilen mana zenginliğinde ve özelliğindedir.” tespitini yapar. Safa’nın burada altını çizdiği husus; Türkçede, onun lehçe, şive ve ağızlar düzeyinde konuşulan biçimlerinde kendisini açıkça gösterir. Bugün gerek yazı dilinde bulunan gerekse ağızlarda yaşayan birçok söz (atasözü, deyim, ikileme, kalıp söz vb.), kelimeler arasında anlam ve işleve dayalı olarak tesis edilen bu ilişkinin tanıklarıdır. 

İnsanlar zamanla dildeki kelimelere farklı anlam ve görevler yüklemişlerdir. Bugün Türkçenin söz varlığını süsleyen pek çok söz, insanın duygu ve düşünce sınırlarının genişlemesinin sonucu olarak anlam kapasitesini genişletmiş; kullanıldığı bağlama göre yeni anlamlar kazanmıştır. Günlük dilde çokça kullanıldığını düşündüğümüz görmek sözcüğü bunun bir örneğidir. Kelimenin bugün Türkçe Sözlük’te (TDK, 2011: 969) 20 karşılığı bulunuyor. Bu rakam; kuruluşuna katkı verdiği atasözü, deyim, birleşik fiil ve sözler de hesaba katıldığında 40’a ulaşıyor. Türkiye Türkçesi ağızlarındaki anlamlar da dikkate alındığında ortaya çıkan tablo; bize Türk insanının dil hâkimiyetini, dili kullanma becerisini ve Türkçenin zenginliğini anlatıyor. 

Görmek, türevleriyle birlikte, bu şehrin dilinde kendisine fazlasıyla yer bulan bir kelime. Yöre insanı, gör- fiil kökü etrafında şekillenen ve bugün sözlüklerde yer alan görenek, göresi gelmek, görev, görgü, görüntü, görüş gibi birçok söz, yerli yerinde kullandığı gibi bu kökten yeni kelimeler türeterek dile armağan etmiş. Ermenek ve civarında “görgü, görenek” anlamlarıyla kullanılan göresek ile bölgenin hemen tamamında “nişan, düğün gibi merasimlerde gelin kıza damat veya oğlan evi tarafından verilen hediyeler”i anlatmak için kullanılan görülük, görümlük ve yüz görümlüğü bunlardan birkaçı. Yöre insanı kendisine yakın hissettiği görmek fiilini o kadar sahiplenmiş ki bu kelime, yolda belde karşılaşan iki kişinin selamlaşma sonrasında söyleşirken sıkça başvurduğu bir ifadenin iki unsurundan biri, daha doğrusu temeli olmuş: 

Nörürsüñüz? 

Sorma, merak etme, ilgilenme, öğrenmek isteme anlamları taşıyan bu kalıplaşmış sözün yapısı ve anlamı şöyle: 
Nörürsüñüz = ne + görürsünüz “Ne (iş) yaparsınız/yapıyorsunuz?”

Ne; dilimizde eskiden beri kullanılan, anlamı herkesçe malum, üzerine çeşitli ek ya da dil birlikleri getirerek yeni soru kalıpları türettiğimiz bir kelime. Yukarıda kısaca tanıtılan görmek; bu sözde (iş) yapmak anlamına geliyor. İkisi beraberce kullanıldığında Karaman başta olmak üzere bir kısım Türkiye Türkçesi ağızları için temel özellik olarak verebileceğimiz bir ses olayı meydana geliyor; ne kelimesindeki e ünlüsü ile görürsünüz yükleminin başında yer alan g ünsüzü birleşmenin etkisiyle düşüyor, kaynaşmaya bağlı olarak ö ünlüsün çıkış süresi de uzuyor. Üzerine kısa çizgi (-) konan ö, seslendirme sırasında uzun okunması gereken bir ünlü. Dil araştırmalarında bu tür uzunluklar, genellikle, ilgili sesin üzerine kısa çizgi çekerek gösteriliyor (ā: uzun a gibi). Sözdeki ñ sesi için de biraz açıklama yapmakta fayda var. Bu ses, geniz yoluyla çıkarılan n sesi. Nezle olduğunuz zaman konuşma esnasında varlığı daha iyi anlaşılan bir ses. Karaman insanın konuşma dilinde yoğun bir şekilde yaşıyor. Yani tanıdık, bildik bir ses. Biraz dikkat bu sesi duymaya kâfi.  

Yukarıda yapısı, anlamı izaha çalışılan bu söz, bugün İçel, Kayseri, Kırşehir, Niğde, Yozgat illerinde ve onlara bağlı birtakım yerleşim birimlerinde aynen veya ses düzeyinde birtakım farklılıklar göstererek yaşıyor (bk. TDK, 2009: 3256). Adı geçen yerlerde bizdeki kadar yaygın olup olmadığını bilemiyoruz. Ancak sözün, yapı ve anlam olarak birbirine yakın coğrafyada yaşaması, bizi bu coğrafyanın etnik yapısı ve ağız durumu hakkında düşünmeye davet ediyor. 

Nörelim? 

Oturup durmayalım. Çalışalım beraberce. 

Kaynaklar
Karataş, Turan (2009), “Duası Kabul Olmuş Şehir: Karaman”, www.karaman70.gen.tr.
Safa, Peyami (1999), Osmanlıca Türkçe Uydurmaca, İstanbul: Ötüken Neşriyat.
Türk Dil Kurumu (2009), Derleme Sözlüğü IV, Ankara: TDK Yayınları.
Türk Dil Kurumu (2011), Türkçe Sözlük, Ankara: TDK Yayınları.