Dertli’yi Dinlerken…
Halk şiiri, ortak bir kanaatin ifadesiyle, sade ama coşkun, gösterişsiz fakat özgün söyleyişlerin öne çıktığı bir kültür ve sanat ortamıdır. Bütün yalınlığına karşın Türk şiir vadisinin heyecan değeri en yüksek, anlaşılabilirliği en kolay örnekleri bu kümeye giren mısralardır dense, sanırım, yanlış olmaz. Ancak bu hükmümüz sözü edilen ürünlerin basitliği olarak düşünülmesin. Kimse Yunus’un, Hacı Bayram’ın, Karacaoğlan’ın, Aşık Veysel’in buram buram Türkçe kokan, tefekküre açık, hissiyatı kuvvetli dizelerini sıradan deyişler olarak değerlendirmemeli.
18. yüzyılın son çeyreği ile 19. yüzyılın ilk yarısında yaşayan Dertli, kuşkusuz, Türk (halk) şiirinin önemli isimlerinden biridir. Asıl adı İbrahim’dir bu ozanın. Dertli mahlasını dertlerini döktüğü vakitlerde kullanmış, derdinin çokluğu zamanla asıl adını unutturmuş, meclislerde, edebî mahfillerde hep takma adıyla anılır olmuştur. Hayatının büyük bir bölümünü memleketinden ve ailesinden uzakta geçiren saz şairinin gezindiği İstanbul, Konya, Ankara şehirleri bu halk âşığını kucaklamış, ona çok şey vermiştir. Gurbet onun için, deyim yerindeyse, vatan olmuştur. Nitekim ebedî âleme yolculuğu da doğduğu yerin dışında, Ankara’da gerçekleşmiş Dertli’nin.
Dr. Dilaver Düzgün tarafından hazırlanan Dertli Divanı (Fenomen Yayınları, 2011), okuruna şairin yaşamına dair bilgiler sunan bu satırlarla başlıyor. Hayatı, sazla buluşması, gezginliği, bade içmesi, hayatındaki kimi gelgitler ve ölümü… İki asrı birleştirerek içini sazla, sözle, ezgiyle dolduran, halkın sevgisine mazhar olup çok sayıda efsane, menkıbe ve rivayete konu olan bir ömür… Halk arasında dolaşan söylencelerin gerçekliği tartışıladursun, doğru olduğundan şüphe edemeyeceğiniz bir husus var: Dertle yoğrulmuş bir hayat…
Dertli’nin dizelerini okurken kendinizi onun size sunmaya çalıştığı ortamın etkisine kaptırmamanız mümkün değil. Şairin içini döktüğü şu sözleri dinlerken bakışlarınızın sizden uzaklaşıp çok ötelere kaydığını, gözlerinizden akan birkaç damla yaşın gönlünüze doğru yavaşça süzüldüğünü hissediyorsunuz:
Taksimde dert düştü dil-nâşâdıma
Anın için Dertli denmiş adıma
Ne yâre hayrım var ne evladıma
Ahir haram oldu hanüman bize (s. 88)
Kalenderliğiyle sizi kendisine çeken Dertli’nin öne çıkan bir başka vasfı, onun samimi bir yaratılışa sahip olması. Öyle ki kaynaklarda düzensiz bir yaşayışının olduğu belirtilen Dertli, divaneliğini ve derbederliğini hiç çekinmeden dile getirir kimi şiirlerinde. Dertten uzak olmayan insanın hâlini anlattığı şu ifadeler, oldukça dikkat çekici ve düşündürücüdür:
Dertten hali değil dil-nâşâdımız
Anın için Dertli kaldı adımız
Kıyamet haşre dek yok azadımız
Al-i Muhammed’in gulamıyız biz (s. 219)
Dertli kimi dizelerinde insanları uyarmaktan geri kalmaz. Bunlar kulağa küpe olacak cinsten öğütlerdir bir bakıma. Uyarı temalarının yoğunlaştığı mısralar, şairin bazen kendi gündeminden sıyrılıp halkın arasına karıştığı bazen de aynanın karşısında terennüm ettiği özlü sözlerdir aslında.
Yâri bil ağyarı bil aklın başında yâr iken
Fevt- fırsat eyleme destinde fırsat var iken (s. 148)
Dertli’nin ancak kendince hakkıyla anlaşılır bir eda ve coşkuyla söylediği mısralar, Türkçenin söyleyiş bakımından damakta tat bırakacak güzellikteki örnekleri arasındadır. Bu deyişlerde benzetmeler özgün, ifadeler düzgün ve etkileyicidir.
Canını terk eylesin canana hayranım diyen
Kaçmasın şimşir-i dosttan dosta kurbanım diyen (s. 150)
Dertli vazgeçer mi ol mah yüzünden
Yahşi haber aldım öz nesebinden
Verdiği buseler la’l-i lebinden
İftar-ı vaslının diş kirasıdır (s. 191)
Birkaç söz de Dertli’nin dili üzerine. Şairin söz varlığı daha çok Türkçe sözcüklerle Arap ve Fars kökenli olmasına rağmen halkın benimseyip kullandığı sözcüklerden oluşuyor. Aruzla şekillenen mısralarda birtakım Arapça ve Farsça tamlamalar göze çarpıyor. Bu durum Dertli’nin, yaşadığı dönemin dil anlayışından etkilendiği şeklinde değerlendirilebilir. Hecenin hayat verdiği dizelerde ise Türkçe sözcüklerin ağırlığı hissediliyor. Dertli’de az da olsa Divan şiirine uygun örneklere de rastlanıyor.
Şiirlerinin hayli önemli bir bölümünü aruzla söyleyen, heceyle terennüm ettiği şiir geleneğinde de çoldukça başarılı örnekler ortaya koyan bu halk âşığının mısraları, Türkçenin kimi kadim sözcükleri için adeta bir yaşam alanı olmuştur. “Zengin” anlamına gelen bay, “kıvılcım, parça” anlamıyla kullanılan çıngı, bugünkü “hangi” sözcüğün eski şekli olan kangı ilk bakışta fark edilen birkaç örnek.
Eskiler, bir kişiyi tanımak, onun hakkında sağlıklı karar verebilmek için işine bakmak gerektiğini beyan etmişler ısrarla. Hakkında fikir sahibi olmak, iletilerini anlamak istediğiniz bir şair ya da yazarsa yapmanız gereken, onu eserleriyle dikkate almaktır. Eserler üzerine yapacağınız okumalar size birebir tanıma imkanı sağlayacaktır.
Dertli’yi anlamak , onunla hâlleşmek için buyurun Dertli Divanı’na.
İdris Nebi UYSAL
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Edebiyat Fakültesi