Herkesin de bildiği üzere, Orta Doğu’da yaşananlar artık büyük karmaşaya dönüşmüş durumdadır. Bu durumlar karşısında Türkiye olarak yaşanılanlar karşısında en çok etkilenen ülkeyiz. Etrafımıza baktığımızda her alanda yaşanılan olumsuzların sonucu ülkemize sirayet etmektedir. Görülmektedir ki savaş yanı başımızda, hatta içimize doğru ilerlemektedir. Bu durumların karşısında içerisi karıştırılmaya en müsait ülke haline getirilmiş bir Türkiye olduk. Süreci bu durumu getirmek isteyenlere karşı geç kalınmıştır. Ancak hala yeni bir yol haritasının oluşturulması mümkündür.

Bölgede en önemli pozisyonda olan bir ülke olarak, ülke çıkarlarımızı da göz önünde bulundurarak hareket etmemiz gerekmektedir. Öncelikle bölgede İran’ın etki alanlarını dikkate alarak başlamak gerekmektedir.

Bölgedeki en büyük ülkelerden biri olarak stratejik bir konuma sahiptir ve önemli enerji kaynaklarına ev sahipliği yapması, İran, Şii İslam'ın merkezi olarak bölgedeki dini ve ideolojik etkisini de sürdürmektedir. Ayrıca, İran'ın bölgedeki askeri ve siyasi etkisi, özellikle Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen gibi ülkelerde aktif bir şekilde hissedilmektedir. Bu, İran'ı Orta Doğu'da hem bir güç merkezi hem de istikrarsızlık kaynağı haline getirmektedir. Türkiye’nin Orta Doğu'daki pozisyonu, İran'la olan ilişkilerini dengede tutmayı gerektirmektedir. Türkiye'nin Orta Doğu'daki rolü, İran'la iş birliği ve rekabeti dengeleme gerekliliği üzerine kurulmalıdır. Bölgesel istikrar, ekonomik çıkarlar ve uluslararası ilişkiler dengesi bu süreçte dikkat edilmesi gereken unsurlar olacaktır.

Bölgedeki diğer önemli pozisyonda olan ülke ise Suriye’dir. Orta Doğu'da Suriye, hem stratejik konumu hem de sahip olduğu tarihi, etnik ve dini çeşitlilik nedeniyle büyük bir öneme sahiptir. Türkiye'nin Suriye ile olan uzun sınırı, tarihsel ve kültürel bağları, ayrıca Suriye'deki istikrarsızlığın Türkiye üzerindeki doğrudan etkileri, bu ülkenin Türkiye açısından ne kadar kritik bir rol oynadığını göstermektedir. Türkiye’nin Suriye politikası, hem ulusal güvenliğini sağlamak hem de bölgesel istikrarı korumak amacıyla dikkatle yönetilmelidir. Suriye iç savaşının yarattığı insani ve güvenlik krizleri, Türkiye'nin bu konuda karmaşık ve çok boyutlu bir strateji geliştirmesini gerektiriyor.

Türkiye, bu politikalarla Orta Doğu'da barış ve istikrarı desteklerken, kendi ulusal güvenliğini ve çıkarlarını da koruyabilir. Bu yaklaşım, Türkiye'nin bölgedeki etkisini artırabilir ve uzun vadede daha sağlam ve kalıcı ilişkiler kurmasına yardımcı olacaktır.

Kısaca görülmektedir ki yaşananlar, bu sorunların yaratmış olduğu durumlar karşısında “SADABAT PAKTI” güncellenerek yeniden hayata geçirilmelidir. Bunun da öncüsü Türkiye olmalıdır.

Bilindiği üzere, Sadabat Paktı, 1937 yılında Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında imzalanmış olan bir bölgesel savunma paktıdır. Bu paktın amacı, üyeler arasında barış ve güvenliği sağlamak, bölgesel iş birliğini artırmak ve dış tehditlere karşı ortak bir savunma mekanizması oluşturmaktı. Ancak, pakt İkinci Dünya Savaşı sonrasında değişen Uluslararası ve bölgesel koşullar nedeniyle etkinliğini yitirmiş, resmi olarak sona erme tarihi net bir şekilde belirtilmemekle birlikte, paktın fiilen etkinliğini yitirdiği ve aktif olarak kullanılmadığı kabul edilmektedir. 1948'den sonra paktın üyelerinin arasında etkin bir iş birliği görülmemiş olması ile sona ermesinden bu yana aktif bir rol oynamadı ve tarihsel bir belge olarak kaldı.

Eğer Sadabat Paktı'nın modern bir versiyonu düşünülecek olursa, bu yeni bir güvenlik ve iş birliği paktı olarak günümüzün koşullarına göre nasıl uyarlanabilir, işte bu tür bir paktın günümüzde nasıl uygulanabileceğine dair bazı öneriler şunlardır;

1.Güvenlik İş Birliği Terörle Mücadele: Bölgede artan terör tehditlerine karşı bir iş birliği mekanizması oluşturulmalıdır. Üye ülkeler, istihbarat paylaşımı ve ortak operasyonlarla terörle mücadelede daha etkin bir rol oynayabilirler. Orta Doğu, hâlâ terör örgütlerinin faaliyet gösterdiği ve bölgesel çatışmaların devam ettiği bir bölge. Sadabat Paktı'nın modern versiyonu, üye ülkeler arasında güvenlik iş birliğini artırarak terörle mücadelede etkili olabilir. Ancak, üye ülkeler arasında güvenlik konularında ortak bir geniş görüşlülük oluşturulması ve terörle mücadelede etkin bir iş birliği sağlanması gereklidir.

-Sınır Güvenliği: Bölge ülkeleri, sınır güvenliğini artırmak ve yasa dışı geçişleri önlemek için ortak çalışmalar yapmalıdır. Bu, hem insan kaçakçılığı hem de silah ve uyuşturucu ticaretinin engellenmesine yardımcı olacaktır. Sınır güvenliği artırılmalı ve Türkiye'ye yönelik yeni mülteci akınlarının önüne geçmek için gerekli tedbirler alınmalıdır. Bunun için, komşu ülkelerle yeniden kurulacak olan Pakt, iş birliği ve sınır kontrolleri güçlendirecektir.

2. Ekonomik İş Birliği ve Kalkınma Ticaretin Artırılması: Bölge ülkeleri arasında ticaretin artırılması için gümrük vergileri azaltılabilir veya kaldırılabilir. Ayrıca, enerji, altyapı ve ulaştırma gibi stratejik alanlarda ortak projeler geliştirilmelidir. Paktın üye ülkeleri arasındaki ticaretin artırılması, enerji iş birliği ve altyapı projeleri gibi ekonomik alanlarda başarılı olması, paktın etkisini artırabilir. Eğer üye ülkeler, birbirleriyle güçlü ekonomik bağlar kurabilirse, paktın sürdürülebilirliği ve etkinliği artar.

- Ortak Kalkınma Projeleri: Bölgesel kalkınma projeleri, özellikle enerji, su kaynakları yönetimi ve tarım alanlarında desteklenmelidir. Üye ülkeler arasında teknik iş birliği ve deneyim paylaşımı teşvik edilmelidir.

3. Diplomatik ve Siyasi İş Birliği Ortak Dış Politika Pozisyonları: Bölgesel ve uluslararası sorunlarda ortak bir dış politika pozisyonu belirlemek, üye ülkelerin uluslararası arenada daha güçlü bir şekilde sesini duyurmasına yardımcı olabilir. Bu, özellikle bölgesel barış ve istikrar konularında önemlidir.

-Ara Buluculuk Rolleri: Üye ülkeler, bölgesel çatışmalarda ara buluculuk yaparak barışın sağlanmasına katkıda bulunabilirler. Bu, bölgenin uluslararası prestijini artırabilir ve uzun vadeli istikrarı sağlayabilir.

4. Enerji ve Doğal Kaynaklar Yönetimi Enerji İş Birliği: Bölgedeki enerji kaynaklarının daha verimli kullanılması ve paylaşılması için iş birliği yapılabilir. Ortak enerji projeleri ve altyapı yatırımları, üye ülkeler arasında enerji güvenliğini artırabilir.

-Su Kaynakları Yönetimi: Bölgedeki su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi için ortak politikalar geliştirilmeli ve su krizlerine karşı birlikte hareket edilmelidir.

5. Çevre ve İklim Değişikliği ile Mücadele Çevresel İş Birliği: Bölge ülkeleri, çevre koruma ve iklim değişikliği ile mücadelede ortak bir yaklaşım benimsemelidir. Bu, bölgesel çevre sorunlarının çözümüne katkı sağlayabilir.

-Yeşil Teknolojiler ve Yenilenebilir Enerji: Üye ülkeler, yeşil teknolojiler ve yenilenebilir enerji kaynakları konusunda iş birliği yaparak, bölgesel enerji dönüşümüne katkıda bulunabilirler.

6. Krize Müdahale ve İnsani Yardım Ortak Kriz Müdahale Birimi: Doğal afetler, insani krizler ve salgın hastalıklar gibi acil durumlar için üye ülkeler arasında bir kriz müdahale birimi oluşturulabilir. Bu birim, acil durumlarda hızlı ve etkili müdahale sağlayabilir.

-İnsani Yardım ve Mülteci Politikaları: Bölgedeki insani krizlere karşı ortak bir insani yardım politikası geliştirilmelidir. Aynı zamanda mülteciler ile ilgili konuda da yapılacak olan iş birliği ile ortak insani yardımlar ve insan hakları çerçevesinde geri dönüşler sağlanmalıdır.

7. Hukuk ve İnsan Hakları Hukuki İş Birliği: Bölge ülkeleri arasında hukuk alanında iş birliği artırılabilir. Özellikle suçluların iadesi ve sınır ötesi suçlarla mücadele konularında ortak anlaşmalar geliştirilebilir.

- İnsan Hakları ve Demokrasi: Üye ülkeler, insan hakları ve demokratik değerlerin korunması ve geliştirilmesi konusunda ortak hareket edebilirler. Bu, bölgesel istikrarın ve barışın güçlenmesine katkıda bulunabilir. Sadabat Paktı’nın modern bir versiyonu, yukarıda belirtilen politikaları hayata geçirecek şekilde güncellenebilir. Bu tür bir pakt, bölgesel barış ve güvenliği destekleyebilir, ekonomik kalkınmayı teşvik edebilir ve bölge ülkeleri arasında daha güçlü bir dayanışma sağlayabilir. Türkiye, bu süreçte hem öncülük yapabilir hem de bölgedeki diğer ülkelerle uyumlu bir iş birliği geliştirebilir.

Eğer bu faktörler uyumlu bir şekilde bir araya gelirse, Sadabat Paktı’nın modern hali, bölgesel barış, güvenlik ve ekonomik kalkınma açısından önemli bir araç olacaktır.

Belirtmiş olduğum maddeler bölgedeki öncelikli konular olmasından dolayı bu maddeler üzerinde değerlendirmelerde bulundum. Sadabat Paktı’nın modernleşmiş halini hayata geçirmenin elzem olduğu apaçık görülmektedir.