24 Nisan 2023; akademisyen, fikir adamı, yazar, sosyal psikolog vb. kimlikleriyle tanıdığımız Erol Güngör’ün vefatının 40. sene-i devriyesidir. Ruhu şad olsun.
Hayat hikâyesi 25 Kasım 1938 tarihinde Kırşehir’de başlayan Güngör, eğitim ve düşünce hayatımızın önemli simaları arasında yer alır. Küçük yaşlardan itibaren yerli, millî ve İslami bir çevrede yaşayan Erol Güngör’ün duygu ve düşünce dünyası, içinden geldiği muhite uygun olarak şekillenir. Aldığı dersler, devam ettiği ilim ve sanat meclisleri, yaptığı okumalar ve Kırşehir’de iç içe olduğu maneviyat iklimi “Güngör Hoca” hüviyetinin teşekkülünde başlıca rol oynar.
Onun eğitim hayatı, özellikle yüksek tahsille meşgul olduğu yıllar, öğrencilere ve eğitim camiasına örnek teşkil edecek sahnelerle doludur. Güngör; çalışkanlığı, bilgisi, görgüsü ve kültürüyle hemen her ortamda fark edilmiş ve dikkatleri üzerine çekmiştir. Talebeliği sırasında hem eğitimine devam eder hem de kendi gayretleriyle Fransızca ve İngilizce öğrenir. İşte bu hasletleri İstanbul’da Fethi Gemuhluoğlu gibi önemli kişilerle tanışmasına vesile olur. Fethi Bey onu Mümtaz Turhan’la buluşturur. Bu tanışma, Erol Güngör için bir dönüm noktası olur. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde başladığı üniversite tahsilini, bölüm değiştirerek aynı üniversitenin felsefe bölümünde tamamlar. Artık Mümtaz Hoca’nın talebesidir. Yetişmesinde de aynı isim, özel bir yere sahiptir. Mümtaz Hoca, yıllar sonra öğrencisini “İşte benim hakiki eserim!” şeklinde takdim ederek haklı övüncünü paylaşır.
1965’te Mümtaz Turhan’ın danışmanlığında hazırladığı Kelâmî (Verbal) Yapılarda Estetik Organizasyon adlı teziyle doktor unvanını alır. Bir yıl sonra Colorado Üniversitesinden sosyal psikolog Kenneth Hammond’un daveti üzerine Amerika’ya gider. Bu üniversitenin Davranış Bilimleri Enstitüsünde uluslararası bir ekibin araştırmalarına katılır. İki sene sonra ülkesine döner. Askerlik hizmetini yaptığı yıllarda hazırladığı Şahıslararası İhtilâfların Çözümünde Lisanın Rolü başlıklı teziyle doçent olur (1970). Takip eden senelerde bir yandan akademik çalışmalarına devam eder, diğer yandan Millî Eğitim ve Kültür bakanlıklarında çeşitli kurullarda görev alır. 1978’de Değerler Psikolojisi Üzerinde Araştırmalar başlıklı takdim teziyle sosyal psikoloji profesörü olur. 1982 yılında Selçuk Üniversitesine rektör tayin edilir. Görevi sırasında 24 Nisan 1983’te İstanbul’da vefat eder.
Erol Güngör genelde sosyoloji, sosyal psikoloji, eğitim, kültür, tarh; özeldeyse Türk düşüncesi, İslamiyet, tasavvuf, milliyetçilik, ahlak gibi esaslı konular üzerine kafa yormuştur. Her biri derinlik, dikkat ve birikim isteyen bu köklü meseleleri kitaplarında her sınıftan insanın anlayabileceği bir dil ve üslupla işlemiştir. Bilim çevreleri, birçok düşünür ve sanatkârın parça parça ele aldığı bu temel konu ve kavramlara Güngör Hoca’nın sistematik, kategorik, didaktik ve terkipçi bir anlayışla yön verdiği konusunda hemfikirdir. Yirminci Asrın Manası kitabının yazarı Kenneth E. Boulding’in “çağımızın altın beyinli adamı” şeklinde nitelediği Erol Güngör; edip, âlim, mütefekkir ve münevver bir şahsiyet olarak bilim, sanat ve kültür hayatımızda âdeta bir mektep olmuştur.
Güngör Hoca; kendisiyle tanışan, birlikte mesai yapan, öğrencisi olan, konuşmalarını dinleyen, yazılarını takip eden, kitaplarını okuyan herkeste mutlakta iz yahut hatıralar bırakmıştır. Benim de ilk Erol Güngör okumalarım, üniversiteye başladığım yıllarda olmuştu. Bir çırpıda okuduğum Tarihte Türkler kitabı, Türk tarihinin bir sosyolog bakışıyla anlatılması bakımından ilginç gelmişti. Eser, dil ve üslup bakımından da bir romandan farksızdı. Daha sonra, İngilizceden çevirdiği Yirminci Asrın Manası ile Türk Kültürü ve Milliyetçilik gibi kitaplarını okuduğumu hatırlıyorum. Bugünün lise ve üniversite öğrencilerine, yollarını hocanın kitaplarına düşürmelerini, yapacakları Erol Güngör okumalarının şahsiyetlerinin gelişiminde yararlı olacağını söylemek isterim.
Geride kitap, makale, deneme, tercüme, ders kitabı ve ansiklopedi maddesi türündeki yayınlarıyla büyük bir külliyat bırakan Erol Güngör; hiç kuşkusuz, yakın tarihimize yön veren isimlerden biridir. Müstear isimle yazdığı Türkiye’de Misyoner Faaliyetleri onun ilk neşridir. Hoca, daha sonra bazıları vefatından sonra bir araya getirilen Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, İslâmın Bugünkü Meseleleri, İslâm Tasavvufunun Meseleleri, Tarihte Türkler gibi başucu da kitaplarına imza atmıştır.
Erol Güngör, kafasını kuma gömmeyen, içinden çıktığı toplumun sorunlarına bigâne kalmayan bir aydın olarak hayat sürdü. Yaşadığı çağın buhranları için makul ve bize özgü teklifler getirdi: Toplumun kaderini belirleyecek hadiselerin kenarında durmayı değil bizzat içinde yer almayı tercih etti. Kısacık ömrüne sığdırdığı onca eser ve hizmetle Güngör Hoca, Türk akademisinin ve akademi yönetiminin de yüz akı oldu.