Yeni Dünya düzeninin nasıl şekilleneceği ve hangi ilkeler üzerine kurulacağı, uluslararası toplumun çeşitli aktörlerinin fikir birliği sağlayamadığı bir konudur. Bu nedenle, farklı ideolojilere ve çıkarlara sahip olan aktörler arasında çeşitli tartışmalar ve mücadeleler devam etmektedir.
Görüyoruz ki, güç dengeleri değişmeye başlıyor. Geçtiğimiz haftalarda İran ve İsrail arasında geçen savaş göndermesi, yine biliyoruz ki meselenin sadece bu iki devletin arasında olmadığını, güç dengeleri nasıl ve ne şekilde, hangi koşullarda şekillenecek. Bu hareket sonucunda etki ettiği alanı ve gelen tepkiyi ölçmek üzerine yapılmış bir hareketti. Bu sadece yakın zamanda yaşadığımız bir durum olması dolayısıyla örnek olarak ifade ettim.
Meseleye genel baktığımızda Filistin’in ve Doğu Türkistan’ın yaşamış olduğu zulümlerdir. Filistin’in yaşadıkları oradaki zulüm tüm dünyada gündemde kalırken, Doğu Türkistan sessiz bir şekilde boğulmaktadır. Yanlış anlaşılmamalı zulüm nerede olursa olsun zulümdür. Yeni Dünya Düzeni işte tamda burada bir konum almaktadır. Baktığımızda tüm olayların yaşandığı yer Orta Doğu da yaşanmaktadır. Bu toprakların önemi coğrafya olarak Orta Doğu, tarih boyunca stratejik, ekonomik ve kültürel açılardan büyük bir öneme sahip olmuştur. Günümüzde de bu önem devam etmektedir. Orta Doğu'nun önemi, enerji kaynakları, stratejik konum, jeopolitik dinamikler, dini ve kültürel merkez olma, ekonomik potansiyel, bölgesel işbirliği ve çatışmalar ve demografik dinamikler gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanmaktadır. Bu unsurlar, bölgenin küresel politika ve ekonomideki merkezi rolünü pekiştirmekte ve Orta Doğu'yu dünya sahnesinde kritik bir konumda tutmaktadır.
Şimdi gelelim Türk Dünyası ne yapmalı; Türkiye Cumhuriyeti olarak Türk Dünyasından uzak durulmamalı, hatta Türk Devletleri ile bir süreç başlatılmalıdır.
Türk dünyasının birliği, kültürel, tarihi ve dilsel bağlantılarına dayanarak güçlü bir potansiyele sahiptir. Birlik, işbirliği ve dayanışma, bölgesel istikrar ve kalkınma için önemli bir adım olacaktır. Bu, ortak çıkarları korumak ve küresel arenada daha etkili olmak için önemli bir fırsattır. Tabii ki, Türk dünyası, dil, kültür ve tarih bağlarıyla birbirine bağlı olan Türk halklarının oluşturduğu geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Bu coğrafyanın başlatacağı birlik hareketi büyük bir önem taşımaktadır. Bunun gerçekleşmesini geçmişte önünü nasıl kestiler ise şimdi de yeni düzenin güç dengeleri kesmeye devam etmektedir. Bu durum karşısında yeni olaylar ile birbirinden uzak bir atmosfer yaratmaktadırlar.
Bilinmelidir ki, Türk Dünyasının birlikte oluşturacağı bir hareket alanı, büyük kazanımlar sağlayacaktır. Bunların en başında, Ekonomik İşbirliği yapılmalıdır. Türk dünyası ülkeleri arasında ticaretin artırılması ve ortak ekonomik projelerin hayata geçirilmesi, ekonomik kalkınma ve refahın artmasına katkı sağlayacaktır. Siyasi Dayanışma ile birlikte Türk dünyası ülkeleri arasında bölgesel istikrarın sağlanmasına ve ortak güvenlik tehditlerine karşı daha etkili bir şekilde mücadele etmeye olanak tanıyacaktır. Eğitim ve Bilim İşbirliği ile akademik değişim programları ve ortak araştırma projeleri sayesinde bilgi ve teknoloji transferini arttırılarak bölgesel kalkınma sağlanacak ve Türk Dünyası Yeni Dünya Düzeninde büyük bir yere sahip olacaktır. Modern dünyada, Türk dünyası ülkeleri arasında işbirliği ve dayanışma önemli bir yer tutuyor. Ekonomik, siyasi ve kültürel alanlarda bir araya gelerek ortak çıkarları korumak ve kalkınma için işbirliği yapmak ilk hedef olmalıdır. Türk dünyasının ortak hedeflerinin birincisi Siyasi İşbirliği ve Güvenlik alanında başlayarak, ortak güvenlik tehditlerine karşı güç oluşturarak bölgesel istikrar sağlanmalıdır. Sonrasında Türk dünyası ülkeleri arasında ekonomik kalkınma ve ticaretin artırılması, bölgesel refahın artması ve işbirliği ile ekonomik büyümenin teşvik edilmesi hedeflenerek hareket edilmelidir.
Türkiye, Türk dünyasında birçok açıdan liderlik ve köprü rolünü üstlenmelidir.
Türkiye, Türk dünyasında ekonomik, siyasi, kültürel ve teknolojik alanlarda liderlik ve işbirliği rolü üstlenerek bölgesel uyumu ve kalkınmayı destekleyerek bu tür bir hayati öneme sahip bir yaklaşım, Türk dünyasının küresel arenadaki etkisini arttıracak ve Türkiye'nin uluslararası konumunu güçlendirecektir.